Şeker bayramı değil, fıtrat bayramı...
Eğer bayram vakti gelmişse, Rabbimizin bizlere ikramı ve ihsanı olan bugünü kutlamak, başımız ve gözümüz üzerinedir. Ancak sokağa çıkma yasağıyla beraber akıllarımıza, bu şekilde bayram nasıl kutlanır, sorusu takıldı.
Bu vesileyle, savaşın ortasında üzerlerine bomba yağarken birbirlerine mütebessim çehrelerle, bayramın mübarek olsun diyen gönlü güzel Müslümanları hatırladık...
Bayram günü gurbet diyarlarında bir başına, bayramı geçiren gönlü gamlı, başı efkârlı muhacirleri hatırladık...
Zindanda her şeye ve tüm hüznüne rağmen bayramı idrak etmeye çalışan yusufileri hatırladık...
Daha birçok örnek, geliverdi akıllarımıza. Fakat tüm bu güzel insanlar; madem bayram Rabbimin emridir, başım gözüm üstüne, madem bayram günü sevinmemizi, sürurla geçirmemizi istemiştir, o halde ‘acılar içinde olsam da, gülümser yüzüm...’ diyebilmişlerdir.
Bunun yanı sıra,
Geçtiğimiz gün şöyle bir haber yapıldı ‘ bu bayram, bayramlıktan çok, pijama satışı oldu...’diye.
Garip doğrusu, acaba toplumun kayda değer bir bölümü, madem sosyalleşemiyoruz, evde yan gelip yatacağız, o halde bayramlık pijama alalım. Uyuşuk da olsak, bir bayram şıklığı yakalarız fikrine mi kapıldı?
Ya da topluma bu fikir empoze mi ediliyor. Bayram günleri ümmetin kıyam günleridir. Pijamalı (!) ve pasif müslüman bazılarının yüz yıllık hayali çünkü. Çok uçuk bir tespit diye, gülüp geçmeyelim. Sürü psikolojisi rüzgârıyla bayram başlığı altında, bu topluma neler yaptırılmadı ki?
Bu nedenle, bayram demişken, bir kaç hususu hatırlamak oldukça mühim.
Allah'a (c.c) iman eden müminler için bayram günü belirlemek, Allah'a aittir. Ki Rabbimiz bizlere iki bayram hediye etmiştir.
Şöyle ki; Allah Resulü (s.a.v) Hicretten sonra Medine’de bazılarının Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını görünce; “Allah (cc) sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan bayramıyla değiştirmiştir” buyurdu. (Nesâî, Salatu’l-Iydeyn)
Bu bayramlardan biri Ramazan Bayramıdır. Ramazan Bayramının asıl adı kaynaklarda ıy'dul fıtr, yani yaratılış bayramı/ fıtrat bayramı olarak geçer. Yoktan var eden, yok etmeye ve var etmeye kadir El- Fatır olanın temiz ve yeni bir fıtrat üzere yarattığı kuluna hediye ettiği Ramazan Bayramına buradan bakarsak, meramımız anlaşılacaktır. Hele bu minvalde bize yardımcı olacak çok ibretli bir süreçten geçerken.
İnsanlar kelimelerle konuşur, kavramlarla anlar. Kavramların içi boşaldığında, artık onlar sadece birer kelimedir, kavram olmaktan çıkmışlarsa, artık kavramaya vesile de olmazlar.
Maalesef bayramlar için de aynı şey söz konusu.
Çoğu kez hakkıyla idrak edilemediler bu nedenle. Kimi tatil saydı, kimi gösteriş ve şaşaa, kimi yeme -içme günü olarak gördü. Kimi alış-veriş, çarşı-pazar olarak kodladı bayramlarımızı zihnine. Kimi zaman, manevi temizlik akla bile gelmedi, domestik rüzgâr estirdi milyonlarca Müslüman kadın bu günlerde...
Hakkıyla idrak eden müslümanlar müstesna elbette.
Öncelikle Ramazan Bayramı, bir aylık tutulan orucun, iftarı hükmündedir. Bayramdan önceki gün O' nun emriyle yemeyen- içmeyen bizler, hemen ertesi gün yine O' nun emriyle oruçlu olmayacağız. Rabbimizin Uluhuyiyeti ve Rububiyeti hayatlarımızda varlığını gösterecek elhamdülillah.
Sonra yönümüzü biricik Rehberimize çevireceğiz, Kutlu Nebi (s.a.v) nasıl geçirdiyse öyle geçireceğiz. Biz sadece bir kaç örnek verelim;
Bayrama namazla başlayacağız, bayram namazıyla!
O nasıl namazgahta kadın-çocuk dahil herkesi topladıysa, biz de evimizi namazgah olarak görüp, tüm hane halkıyla yerine getireceğiz bu sünneti.
Kutlu Nebi bayramlarda kadın ve çocukları özellikle sevindirirdi, hediyeler ve sıcak muhabbetiyle yüreklerine dokunurdu.
Bayram günü erken kalkar, güzel elbise giyer ve süslenirdi, sabah tatlı olarak hurma yerdi.
Bu ve benzeri çok güzel sünnetleri bayramlarda yapmak hayatımıza bereketli anlamlar katacaktır.
Özellikle her bayram öncesi kıymetlileri vefat edenler, o bayrama çok buruk girerler. Bilhassa bu günlerde bayram sabahı ilkin kabir ziyareti yapmak isterler, bu aynı zamanda bir sünnettir. Bu bayram bunu yapamayacak kardeşlerimizin kalbine Rabbimiz İnşirah versin.
Bayrama hüzünle giriyoruz, ancak bayram gününü bayram tadında geçirmek Rabbimizin emri, Peygamberinin sünnetidir. Buna yakışacak şekilde geçirmek kulluğumuzun nişanesidir.
Bu bayram yeniden kendimize dönmemize vesile olsun!
“O halde yüzünü, Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiç bir değişme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rûm/30)
Bilenlerden; El-Fatır olana dönenlerden olmak duasıyla, Fıtrat Bayramımız mübarek olsun...