PANDEMİ VE PARANOYA ARASINDA
Geçtiğimiz günlerde, dünyanın dört bir yanına dağılan koronavirüs salgınını Dünya Sağlık Örgütü, pandemi ilan etmişti.
Malumunuz üzere, pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isim. Yani korona artık 'küresel salgın' anlamına da geliyor...
Sağlık Bakanı'nın ülkemizdeki ilk korona vakasını açıklamasından sonra, zaten korku ve endişe kıskacında kalakalmış insanlar, panik rüzgarlarıyla savrulmaya başladılar bile. Aslında etkin ve yetkin devlet adamlarının, tokalaşmayıp, ellerini göğsüne koyarak eyvallah çekmesi zaten salgının ülkemize geldiğinin habercisiydi kimilerine göre. Fakat açıklama net bir şekilde gelince, bu sefer de ülke olarak, pandemi ve paranoya arasında sıkışıp kaldık.
Bir tarafta inkâr edilemeyecek pandemik bir salgın var, bir tarafta da soğukkanlı ve aklıselim davranılmazsa toplum olarak bizleri paranoyaya teslim edecek ayarsız bir panik havası var.
Dakika başı eline kolonya döken, sürekli dezenfektan sürünen, evi makarna ve temizlik malzemesiyle dolduran insanlara döndük.
Öncelikle var olan pandemi ve olası paranoya arasında sıkışmaktansa mutedil bir çizgide durmak gerekir.
İbni Abbâs (r.a)’ tan rivayetle; Hz.Ömer (r.a) Şam'a doğru yola çıktı. Serg denilen yere varınca, kendisini orduların başkomutanı Ebû Ubeyde İbni Cerrâh ile arkadaşları karşıladı ve Şam'da veba hastalığının baş gösterdiğini söylediler. Hz. Ömer
İlk Muhacirleri çağırttı, Hz. Ömer, onlarla istişare etti ve Şam'da vebâ salgını bulunduğunu kendilerine bildirdi. Onlar, nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler. Bazıları:
Sen belirli bir iş için yola çıktın; geri dönmeni uygun bulmuyoruz, dediler. Bazıları da:
Halkın kalanı ve Resûlullah (s.a..v)in ashabı senin yanındadır. Onları bu vebânın üstüne sevk etmenizi uygun görmüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer:
Yanımdan uzaklaşınız, dedi. Daha sonra:
Bana Ensarı çağırttı. Fakat onlar da muhacirler gibi ihtilâfa düştüler. Hz. Ömer:
Siz de yanımdan gidiniz, dedi. Sonra:
Mekke'nin fethinden önce Medine'ye hicret etmiş olan ve arada bulunan Kureyş muhacirlerinin yaşlılarını çağırttı, dedi. Onlardan iki kişi bile ihtilaf etmedi ve:
Halkı geri döndürmeni ve bu vebânın üzerine onları götürmemeni uygun görüyoruz, dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer insanlara seslendi ve:
Ben sabahleyin hayvanın sırtındayım, siz de binin, dedi. Ebû Ubeyde İbni Cerrâh (r.a):
Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? dedi. Hz. Ömer, sözüne şöyle devam etti:
Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vadiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah'ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?
İbni Abbâs der ki:
O sırada, birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için ortalarda görünmeyen Abdurrahman İbni Avf (r.a) geldi ve:
Bu hususta bende bilgi var; Resûlullah (s.a.v)'i:
"Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız" buyururken işitmiştim” dedi.
Bunun üzerine Ömer (r.a) Allah'a hamd etti ve oradan ayrılıp yola koyuldu. (Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 98)
Buradan yola çıkarsak bu gibi salgınlardan korunmak ve tedbir şarttır. Ancak büsbütün eve kapanmak mümkün değildir? Ancak bilelim ki, Allah’ ın (c.c) bizim için takdiri neyse o olacaktır. Tedbir bizden, takdir Allah' tandır.
Bilhassa sosyal medya üzerinden paylaşılan dualar, tavsiyelere her geçen saat yenileri ekleniyor. Fakat Allah Resulü’ nün (s.a.v) öğretilerinden alabileceğimiz, fiili ve kavli dualar var.
Kutlu nebi ashabına sordu;
"Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?" Sahâbîler:
O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl-i Ekrem:
"Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder" buyurdular.
(Buhârî, Mevâkît 6; Müslim,)
Yani bugün var olan salgına, abdest ve namaz gibi güzel iki zırh var; Mazmazası, istinşakı, ve tüm aşamalarıyla abdest, içinde okunan muvazateyn ( korunma) sureleri ve birbirinden şifalı dua ve surelerin okunduğu, ruhu ve bünyeyi güçlü kılan namaz... Rabbimiz tüm imtihanlara karşı reçeteyi veriyor;
"Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153)
Hazır bu kadar temizlenmişken, halâ namaza başlamaya üşenenler, namaza başlamak için daha neyi bekliyorsunuz?
Pandemi ve paranoya arasındaki kıskaçtan ağrıyan başlara, ilaç gibi gelecek secdeler nasip olsun inşaallah. Önlem amaçlı rağbet edilen beden temizliklerinin, haşyetle rağbet edilen manevi tezkiyelerle buluşması duasıyla...