Bu izdiham da ne?
Kalabalık ama ne kalabalık... Gürültü-dağılmışlık-sıkışıklık... Adeta nefes alamıyoruz/boğuluyoruz.
Neredeyse kendimizi bile kaybetmişiz de arayanımız yok gibi.
Ne yana baksak izdiham, izdiham kuşatmış her yanımızı. Beynimizde, ruhumuzda, hislerimizde, sözcüklerimizde, fikrimizde izdiham...
Hele seçim süreci ve sonrasını da ekleyecek olursak, izdiham potansiyelimiz kendi rekorunu egale etmiş oldu.
Modern yaşam sistemi, bireyi yalnızlaştırma ve kendi kendine yetebileceği fikrini türlü ikna yöntemleriyle kabullendirip, müstağnileştirmeyi başarmışken, birden farklı söylemlerle ters köşe oldu algılar.
Bilhassa, muhtarlık ve belediye başkanlığı makamlarına aday olanlar için kullanılan tanımlar, oldukça düşündürücü ve acı acı güldüren tanımlardı.
Mahallenizin çocuğu
Memleketliniz/biricik hemşeriniz
Sizden biri/tıpkı siz
Kardaşınız/yoldaşınız/kankanız...
Ne çok kalabalığımız varmış ta haberimiz yokmuş.
İster istemez çekirdek aile ‘out'-
geniş aile hatta XXL aile modelleri ‘in’ oluverdi.
Hiç tanımadığımız yüzlerin aşinası olduk/tanıdık yüzler yabancı oldu.
Her yeni yüzle farklı şeylerle yüz yüze geldik.
Yüzlerce isim, yüzlerce slogan, yüzlerce haber, yüzlerce yalan, yüzlerce yorum...
Varsa arada, onlarca dürüstlük, onlarca erdem, onlarca samimiyet, onlarca fazilet bu izdiham cüssesinin devasa ayakları altında çiğnendi ve kayboldu.
Kötü niyetlinin niyeti kendine kala dursun yine müminin niyeti kendine kâr kaldı. Tabi niyet halisane ve sadıkane kalabildiyse!
Zira var olan izdiham fırtınasında hoyratça savrulan o kadar çok şey var ki...
Vakar, adap, edep gibi.
Yine aynı şekilde israf edilen çok şey var; sözcükler ve tabi vakitler.
Yerli yersiz tartışmalar ve konuşmak gerekirken susmak da izdihamın etkisinden olsa gerek.
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî ne güzel söylemiş:
İki şey akıl hafifliğini gösterir; “Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak..”
Ağırlaşan bir şeyler var hayatımızda. Ancak bu tespite bakılırsa, ağırlaşan şeyin akıl olmadığı kesin. Çünkü bu ağırlık kalplerde katılık ve kasveti de beraberinde getirmiş durumda.
Belki artık dönüp güzel bir temizlik yapmamız gerekecek. Elimize bir marifet süpürgesi alıp, var olan izdiham figüranlarını ve pek kıymetli argümanlarını süpürmemiz gerekecek. Gitmemekte ısrar edenleri süpürgeyle kovalamak belki de...
Hazır gereksiz kalabalıklar ve izdihamdan söz açılmışken, hemen her gün hayatımızı yine yeniden işgal edip, ihya ve inşa yollarını tıkayanları da elden geçirebiliriz.
Sabah kuşaklarının, öğlen kuşaklarının ve hatta öğlen sonrası akşam ve gece kuşaklarının o çok değerli (!) beylerini ve hanımefendilerini de kibarca kovabilmeliyiz. Kendi hayatlarımızı ‘stop’layıp, kendilerine ‘fox' landığımız izdiham ordusunun vasıfsız kurşun askerlerinin işgalinden kurtarabilmeliyiz vakitlerimizi ve bu kararlılıkla hayatlarımızı.
İzdihamdan kurtulunca sükûnete muhakkak yer açılacaktır. Sükûnet beraberinde manevi hafifliği ve birçok manevi lezzeti de getirecektir.
Hazır yeri gelmişken Nasreddin Hoca'nın meşhur fıkrasını da hatırlatalım:
“Adamın biri Hoca'ya gider ve evinin çok dar olduğunu, çoluk çocuk nerdeyse üst üste yaşadıklarını anlatır.
Hoca, evine biraz kümes hayvanı almasını söyler. Adam alır ve Hoca’ya, evin daha da daraldığını şikâyet eder.
Hoca, bu sefer de eve ağıl hayvanlarından almasını ister. Adam harfiyen uygular ve perişan bir vaziyette Hoca’ya gider ve evde artık adım atacak yer kalmadığını, isyan ederek anlatır.
Tabi bu da yeterli gelmemiştir Hoca için. Adama ahır hayvanlarından da bir kaç tane almasını ister. Adam mecburen alır ancak bu sefer Hoca'ya feryat/figan koşar ve evin ‘izdiham’ dan yaşanmaz olduğunu nefes bile alamadıklarını anlatır.
Hoca, tavukları ve kazları çıkarmasını ister. Adam, Hoca' ya mütebessim döner ve evin kısmen genişlediğini söyler.
Hoca, bu sefer de koyun ve keçileri çıkarmasını ister. Adam, Hoca' ya döndüğünde otuz iki dişini ve mutluluğunu aşikâr bir biçimde gösterir. Oh be Hocam! Evimiz baya genişledi der.
Hoca, en son inekleri de çıkarmasını ister. Adam, harfiyen uygular. Hoca'ya döndüğünde kuş gibi hafiflemiştir. Hocam evimiz artık çok genişledi der.”
Zaten geniş ve bereketli yaşam şartlarımızı fark edip hakkıyla değerlendirmek için, hayatımızda izdihama dair ne varsa çıkaralım.
İzdihamdan kendimize yer açalım.
Ey Rabbimiz El- Kabid isminden El- Basid ismine sığınıyoruz.