• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Mesele kadının korunması ise bu konuda hemfikir olmayan vicdan ehli yoktur.

O halde elimizden gelen tüm imkânları devreye katalım ve kalıcı çözüm yollarına başvuralım. Ama önce şiddetin sebepleri ne ise işe oradan başlayalım, diyoruz.

 Diyoruz demesine ama belli kesimlere dinletemiyoruz.

Birileri ısrarla ailede yaşanan şiddetin sebeplerine değinilmesini istemiyor. Her şiddet vakasında kadının cinsiyeti, erkeğin de zihniyeti şiddetin kaynağıymış gibi kirli bir algı yürütülüyor.

Gerçek sebepler ise olduğu yerde duruyor.

Hâlbuki şiddetin birçok sebebinin başında, Aile Bakanı Derya hanımın birkaç ay önce açıkladığı gibi alkol bağımlılığı geliyor. Fakat alkole dokunulamadığını, alkolün kısıtlanmasıyla alakalı bir tedbir alınamıyor. Uyuşturucu madde bağımlılığı, zina, işsizlik, psikolojik rahatsızlıklar da şiddetin sebepleri arasında yerini koruyor.

 6284 sayılı kanunu savunanlara sormak lazım istatistiklerde yer alan bu sebeplere yönelik bir çözüm önerileri var mı?

 Alkol ve uyuşturucunun yasaklanması, bağımlılarının zorunlu tedaviye alınması konusunda ortaya bir irade koyuyorlar mı?

Tabi ki hayır.

Eğer ideolojik gözlüklerini çıkartmış olsalardı en baştan 'kadının beyanı esastır' ilkesini insafsızca bulurlardı. Delilsiz ve belgesiz bir iddianın gerçek kabul edilmesinin birçok suistimallere kapı açabileceğini en baştan düşünmeleri gerekirdi. En azından kadının beyanının esas alınmasından dolayı iftiraya uğramış, işinden, yuvasından atılmış binlerce erkeğin sesine bir kulak kabartırlardı ve meseleyi tarafgirlik esasına dayandırmadan, sağduyu ile anlamaya çalışırlardı.

6284 yasası gereği evinden uzaklaştırılan birçok erkek bir daha evine dönecek yüz bulamıyor. Birçoğu da dönüyor ama içinde kinden, nefretten duvarlar örerek. Uzaklaştırma sayesinde ne kadın kocasına had bildirmiş oluyor ne de erkek karısına daha müşfik ve muhabbetli bir koca oluyor.

Bizzat yakından müşahede ettim, birebir dinledim ve gördüm ki, erkeğin evden uzaklaştırıldığı ailelere ne muhabbet ne de huzur bir daha uğramıyor.

 İki tarafı hasım kılan bu uygulama çözümü bizzat engelliyor.

Peki, alkol veya uyuşturucu madde bağımlısı olup sürekli karısına şiddet uygulayan erkekler evden uzaklaştırılınca düzeliyorlar mı?

Zıvanadan çıkıyor, neredeyse her gün sözlü veya fili olarak intikam alıyorlar.

Hâlbuki evden uzaklaştırılmak yerine onların hastaneye yatırılıp zorunlu olarak tedaviye alınması, rehabilite edilmeleri daha insancıl, daha çözüm odaklı bir yöntem olmaz mı? Üstelik bu dönem sona erene kadar devletin aileye maddi ve manevi anlamda destek vermesi, yönlendirmesi tek kadını değil, hem erkeği hem çocukları hem de aileyi kurtaracak, koruyacak bir çözümdür.

Alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir kocası olan kadınların bir kısmı çaresizlikten yaşadıklarını sineye çekiyor, şiddete boyun eğiyor. Kocasını şikâyet ettiğinde onun saatli bir bombaya döneceğini biliyor. Birçoğu ise yuvasını da yıkmak istemiyor. Eşine acıyor, onu hasta olarak kabul edip iyileşmesini istiyor.

Yaklaşık 5 yıl önce bir arkadaşım uyuşturucu bağımlısı kardeşinin bir kızla kaçarak evlendiğini, şu an yaşlı annesinin evinde yaşadıklarını söyledi. Genç evlendiğinden beridir her komaya girdiğinde ya da para bulamadığında karısına şiddet uyguluyormuş. İki tane nur topu gibi kızları oldu. Çaresiz kadın şikâyet etmeye korktuğundan sineye çekiyormuş. Karısına attığı en son dayak çok şiddetli olmuş ve karısı polisi aramış. Polisin geleceğini duyan genç kaçmış. Kadın da bu şikâyetinden dolayı kocasının onun yanına bırakmayacağı düşüncesiyle intihar etmiş. Genç kadın aylarca yoğun bakımda yattı. Yaklaşık iki yıldır tedavi görüyor. Ölmedi ama kemiklerinin ve vücudunun büyük bir kısmı hasarlı. Çocukları için boşanmak istemiyor, kaçarak evlendiği için baba evine yeniden dönmek istemiyor. Kocasının iyileşmesini, tedavi edilmesini istiyor. O evi terk etmek ve boşanmak da istemiyor.

Hadi çözün bakayım 6284'ünüzle bu ve benzeri binlerce sorunu!

 Binlerce uyuşturucu bağımlısının sözlü veya fiziksel şiddetine uğrayan anneler, kız kardeşler, eşler acaba bu kanunu savunanların umurunda mı? Bağımlı evlatlarının ölmesi için ağlaya ağlaya dua eden anneler var. Hiç dinlediniz mi dertlerini?

Bir karışsınlar bakalım toplumun içine ve gerçeklerle yüzleşsinler, o koltuklarından savundukları gibi savunabilecekler mi bu yasayı?

Peki, ne yapmak lazım?

Her aile sorununu kendi bağlamında değerlendirip her soruna uygun çözümler bulmak lazım. Ama önce doğru yerden başlayıp sebepleri iyi analiz etmek lazım. Sonrasında ise çözümleri somutlaştırmak lazım.

Onun için diyoruz ki, sorun yaşayan eşleri dinleyecek, kulak verecek heyetler oluşturulsun.

Basit ve nasihatle çözülebilecek sorunlardan en ağırına kadar her bir soruna ayrı ayrı reçeteler yazılsın. Aile okulları kurulsun. Her gencin evlenmeden önce bu okullarda eğitim alması sağlansın. Bağımlılar zorunlu tedaviye alınsın.