Evlatlar Sadece Senede Bir Kez Düşünülmez
Anneler evlatlarını senede sadece bir veya birkaç kez düşünmezler. Onlara bir şeyler alarak sevindirmek, fedakarlık yapmak, sevgi ve şefkat göstermek için belirli bir güne de ihtiyaçları yoktur. Çünkü evlatlarını bağırlarında yaşatırlar her daim... Annenin bağrı evladın şefkat tahtıdır. Bir ülke kadar evladı olsa, her birini sığdırabilecek kadar geniş bir bağrı vardır... Evlatları hangi yaşa ererse ersin onlar için şefkat damarının pınarları akmaya devam eder. Tabi anne fıtratını şeytana, şöhrete, hevaya kaptırmadıysa...
Onun içindir ki Kuran-ı Kerim anneyi evlatlarına yönelik sevgi, şefkat, fedakarlık gibi konularda yönlendirmekten ziyade, evlatları anneye karşı yönlendirir. Çünkü fıtratını kaybetmemiş bir anne için bu tür teşviklere gerek yoktur. Fakat evlatların hem anneye hem de babaya yönelik görevleri konusunda sıkı nasihatlere ihtiyaçları vardır.
Anne evladını dokuz ay karnında taşır. Hamileyken bütün hormonları evladının bedeninde yetişip, gelişmesi için seferber olur. Ne ağzında tat kalır, ne de eskisi gibi takat... Evladının an be an gelişimi onun gücünü, takatini her gün biraz daha kırar. Yükü ağırlaştıkça, adımları ufalır, nefes alıp verişlerinde zorlanır, yedikleri dokunmaya başlar. Ve tüm bunlarla birlikte birçok zorluk, sıkıntı birbirini takip eder. Tabi yalnız bırakmaz Yüce Yaradan anneyi sıkıntılarıyla. Evladına karşı annelik duygularını, şefkat pınarlarını kaynatır benliğinde. Böylece kendinden vazgeçerek daha doğmamış olan yavrusunu düşündürür.
Anne günleri, ayları sayarak dokuz ayı doldurur ve doğum sancıları başlar. Vakit tamamdır, hasreti sona erecek olsa da vuslatın bedeli ağırdır. Doğum sancıları belki bir dağa bırakılsa paramparça edecek kadardır. Bütün bir bedeni acıdır, her bir damarı, hücresi o acıya eşlik eden birer enstrümandır. Yavrusuna kavuşana kadar berzahta gibidir. Ne bu dünyaya aittir, ne diğer aleme... Ama o her doğumun sonunda çektiği sancıları bir kez daha unutur ve bir süre sonra yeni bir evlat için aynı bedeli ödemeye razı olur. Çünkü annedir o...
Evladı doğar doğmaz, acıları tam olarak dinmediği halde gözleriyle onu arar. Ve fark eder ki yavrusunun ağzı onun sütünü arıyor, ağzını bir sağa sola eğip büküyordur. Artık bedenindeki acıları kenara bırakmalı, toparlanmak için çaba sarf etmeli ve evladını sütüyle beslemelidir. Henüz kaynamayan süt damarları üretimine başlamamıştır. Evladını alır ve emzirmeye çalışır. Emzirdikçe damarların canlanacağını bilir, süt gelmediği için doymayan, ağlayan çocuğuyla defalarca talim yapar durur. Kan ter içinde kalır. O kadar acizdir evladı, bir iki süt çekmeyle çenesi yorulur ve uykuya dalar, bir iki dakika sonra tekrar açlıktan bağırarak uyanır, tekrar tekrar aynı şeyler yaşanır. Ve damarlardan süt gelene kadar günlerce aç kalan evladı için çareler arar. Taki süt coşarak gelip, imdada yetişene kadar gecesi gündüzüne karışır. Anne artık yiyeceklerini evladına süt yapıp yapmayacağını dikkate alarak seçer.
Geceyi, gündüzü tanımayan, sık sık uyanıp ağlayan, gaz sancıları çeken, bağırsakları, midesi, ciğerleri, cildi yeni hayatına adapte olmaya zorluk çeken evladı için çabalar durur. Onun üşümesi, üzerinin açılması, yattığı yastıktan kayması, kıyafetinin ıslanması, altını kirletmesi, boyu, kilosu, kulağının duyup duymaması, emeklemesi, ayağa kalkması, ilk adımlarını atması, diş çıkartması ve tuvalete alıştırma evresi ve dahi birçok mesele annenin tasası olur.
Günler, aylar, yıllar birbirini kovalar. Sonunda evladın birçok yönden annenin desteğine ihtiyacı kalmaz. Ve aciz ve muhtaç günleri aklına bile gelmez. İşte burada akıl baliğ olan insan için Kuran devreye girer ve insana en aciz günlerini hatırlatır. Kendisi için nasıl fedakarlıklar yapıldığını, ne zorluklar çekildiğini gözler önüne serer. Kişiye anne-babasının kadrini kıymetini nasıl bileceğini öğretir:
"Biz insana anne-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak karnında taşır. Süttün ayırması iki yıl içinde olur. Önce bana, sonra anne-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır" (Ahkaf:15)
"Anne-babana acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki "Rabbim ben küçükken onlar beni nasıl sevgi ve şefkatle büyüttülerse sende onlara öylece merhamet eyle" (İsra:24)
Yarabbi! Evlatlarımızı bizlere göz aydınlığı eyle. Onları ve bizleri şeytan ve dostlarının şerrinden muhafaza eyle. Amin. Velhamdulüllahi Rabbil Alemin...