Asrın merdudlarının (reddedilmişlerinin) iliklerine dahi korku enjekte eden sloganımızı başa yazalım. “Nehirden denize özgür Filistin”
7 Ekim Aksa Tufanı yüzlerce yıldır örülmekte olan “İsrail dünyanın süper gücüdür” algısını yerle bir etmiştir. Eşsiz ve erişilmez sanılan MOSSAD’a ilişmiş hatta bitirmiş, iç istihbaratta rakipsiz diye pazarlanan Şin Bet hâlen sersemliğini atmış değil. Demir kubbe! Süper ötesi tankları! En eğitimli ve en donanımlı ordusu! Son teknolojik silahları! Daha bilmem kaç tane efsane İzzeddin Kassam Tugaylarının sandaletli mücahidleri tarafında paramparça edildi.
Küresel şer ittifakının süper güçleri, süper silahları ve süper canavarları ulaşamadıkları bir tek hedefin bile altında ezilip rezil olmaktan öteye gidememiş. Küfrün ve yardakçıların birleştirilmiş tüm güçleri katliam, soykırım ve vahşet işleyerek dünyanın nefretini kazanmaktan başka hiçbir sonuç alamamıştır.
8 aydan beridir işledikleri binlerce vahşet ve savaş suçlarının altında yatan asıl etken yenilmişlik psikolojisidir.
Hastaneleri, çocukları, Refah çadır kentini, sivil yerleşimleri vahşice bombalamasının nedeni yok oluş piskozudur. Sonunda yok olacak ancak bu korku hâli siyonterör devletini yok olmuş gibi saldırganlaştırmaya yetmiştir.
HAMAS’ın muhteşem enformasyonu sayesinde, yaşadığı hezimet ve içinde debelendiği başarısızlıklar dünya kamuoyunun gözleri önünde olmuştur. Dünya halklarının çoğu siyonterörleri istemiyor, reddediyor, tiksiniyor ve nefret ediyor. Bu siyonterör devleti için çöküş evresine giriştir.
Diğeri:
Siyonistler için hukuk sadece kendi birey ve çıkarlarını korumak, kollamak için vardır. Bu nedenle dünyanın en ücra köşesinde bir yerel mahkeme tarafından bile bir yahudinin/siyonistin yargılanmasını kendilerine hakaret sayacak kadar ahlaksız ve hukuksuzdurlar. Mavi Marmara davasına verdikleri tepkileri hatırlayalım. Ancak Uluslararası Adalet Divanına (UAD) açılan dava, dava süreci ve başsavcının siyonteröristler için yakalama talebi Siyonistlerin tek seçkin ve tek ilerici ve tek insan nesli oldukları safsatasını yerle bir etmiştir. BM’ye üye bazı ülkelerin karar çıkarsa uygularız, derdest ederiz vb. açıklamaları İsrail terör devletini geri dönüşü olmayan bir yok oluşa doğru itmiştir.
BM kürsülerinde, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık düzeyinde dünyanın yüzlerce ülkesinde siyonizmin vahşi ve soykırımcı olduğu cesurca dillendirilmeye başlandı. Dünya kamuoyunun neredeyse tamamı bu konuda hemfikir. Satılmışları, paraperestleri, tasmalıları ve evvelinde Müslümanlara düşman olan azgın azınlıkları saymazsak...
Gazze, tüm dünyaya haklı olduklarını, izzetli, şerefli ve azimli olduklarını duyurabilmiştir. Gazze direnişi bu sayede kabul görmüş ve bu konuda binlerce platformda desteklenmiştir. Bununla birlikte siyonterör devletinin haksız, hukuksuz, hadsiz, cani, vahşi ve işgalci olduğunu da duyurmuş, kavratmıştır. Artık siyonist denince ilk olarak barbar, gaddar ve vahşi kelimeleri akla gelmektedir.
Direniş, tüm dünyanın özellikle de üniversite gençliğinin uyanışına, haykırışına ve harekete geçişine vesile olmuştur. Dünya topyekûn fikirsel sömürülüşüne karşı bir uyanış gayretine girdi. İşte bu da siyonterör devletinin yok oluşunu vazgeçilmez kılan önemli diğer bir kavşak.
Bundan sonra siyonterör devleti için “sonsuz yenilgi psikolojisi” başlamıştır. İnsanlığa karşı işlediği her vahşet ebedi yok oluş sendromu’ndandır. Dahası “arz-ı mev’ud hayali artık asr-ı merdud kâbusuna” dönüşmüştür. Kurtuluşu, çıkışı, ertelenmesi hatta durdurulması dahi olmayan bir yok oluş başlangıcıdır bu.
Evet, yok olacaklar. Sonrası mı?
Nehirden denize özgür Filistin ve Gazze Dünyanın Adalet/Hilafet merkezi... Halifenin kim olacağını bilmem ancak sözcüsü Ebu Ubeyde olacak.
Gazze dünyaya yönetim açısından İslam’ın Evrensel Hukuk Kurallarıyla huzur ve eşitlik dağıtacak. Diyeceğim o ki; 7 Ekimden beridir İsrail terör devleti yok oluyor yani insanlık var oluyor...