İslam Fıtratı
Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Fıtratı tertemiz ve berraktır. Üzerine hiçbir şey işlenmemiş kum gibidir. Zamanla, anne ve baba bu tertemiz fıtratı işlemeye başlar, kendi inanç, düşünce ve yaşayışına göre üzerine şekiller çizmeye başlar ve kendine göre şekillendirir. Çocuk büyümeye başladıkça yavaş yavaş çevrenin etkisi de devreye girer ve çocuk onlardan da bir şeyler kapar. Bu şekillenme oyun evresinde, okulda ve özellikle ergenlik çağında girilen arkadaşlık çevrelerinde iyice şekillenir.
Kimi aile çocuğu bizzat kendi elleri ile bozar. İlk kelimelerinde ona en yakınlarına tükürmeyi, küfretmeyi öğretir. Yanında nahoş hal ve hareketlerde bulunmaktan çekinmez ve zaman içerisinde çocuğu bizzat kendi elleri ile bozar. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) buyurduğu gibi “çocuk İslam fıtratı üzerine doğar fakat anne babası onu ya Hıristiyan, ya Yahudi veya Mecusi yapar.”
Akil baliğ oluncaya kadar çocuk günahsızdır ve yaptıklarının ona günah olarak bir getirisi olmaz. Fakat çocukluk evresinden itibaren alınan eğitim ve terbiye kendini iyi veya kötü yaşantı olarak buluğ çağından itibaren gösterir. Bu sebeple İslam, ilk günden itibaren, çocuğun tertemiz fıtratının bozulmaması için doğduğunda sağ kulağına ezanı, sol kulağına da kametin okunmasını emreder. Küçük de olsa yanında nahoş davranışlarda bulunmayı yasaklar. Çünkü çocuk anne babasını birebir taklit eder. Taklit etmese de gördükleri onun bilinçaltına işler ve ileriki hayatında bunları gösterir.
Anne veya babasını namaz kılarken gören çocuk onları gösterdiği hareketlerle taklit eder. Bu sebeple çocuk için evde anne ve baba tarafından yapılan her hal ve hareket önemlidir. Ev içindeki karşılıklı olumlu veya olumsuz konuşmalar, giyimin uygunluk veya uygunsuzluğu, oturuş, kalkış ve yatışa kadar her bir davranış, çocuğun ileriki hayatını şekillendirecektir.
Filistin’li bir aileye misafir olan biri, sabah namazında ev sahibinin beşikteki çocuğunun ayağının altını kaşıdığını görünce ev sahibine kızarak bu saatte çocuğu ne diye rahatsız ediyorsun diye tepki verince, ev sahibi “çocuk şimdiden sabah namazı vaktinde uyanmasını öğrensin” cevabını verir.
İslam yedi yaşına gelen çocuğun yavaş yavaş namaza alıştırılmasını emreder. Fakat ne kadar vahimdir ki yaşadığımız İslam beldesinde nikâhını kıyacağınız kimi kişi kelime-i şehadeti getirmesini bilmez. On beşine dayanan kız çocuğuna kimi anne, “o hala küçüktür, büyüdüğünde severek örtünür” diyebilmektedir. Hâlbuki ağaç yaş iken eğilir. Büyüyüp iyice şekillendiğinde onu değiştirmek bazen zor, bazen de imkânsızdır.
Teknolojinin geliştiği günümüz şartlarında daha beşikte anne baba sırf çocuk ağlamasın, kendisini rahatsız etmesin diye akıllı telefonunu çocuğun eline verir ve onu izlettiği çizgi filim veya komik videolarla oyalar. Çocuk anne sevgisi ve terbiyesi ile büyüyeceğine çizgi filmlerin ve oynan videoların terbiyesi ile büyüyerek şekillenir. Hatta çocuk beşikten itibaren bir telefon bağımlısı olur ve her ağladığında anne telefonu eline sıkıştırır. Kimi de akıllı telefonunda youtubu açıp çocuğun eline verir. Çocuk videodan videoya atlar. Bir yandan izlediği video sahiplerine reyting yaptırırken diğer yandan da onların oynadıkları kimi zaman arsız davranışlarıyla şekilleniverir.
Ramazan ayı içerisindeyiz ve bu ay her birimizin yeni bir başlangıç yapması için iyi bir fırsattır. Mesela her birimiz ben bu Ramazan ayı ile birlikte çocuğumun tertemiz olan İslam fıtratı üzerine bir hayat inşa etmesi için çok daha iyi bir gayret göstereceğim ve yanlış yapmamaya dikkat edeceğim diye kendimizle sözleşebiliriz.
Allah İslam fıtratından ayırmasın inşAllah. Amin.