• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Hiçbir kimse yoktur ki bir sıkıntısı, bir derdi ve bir şikâyeti olmasın. Her bir kişi, farklı farklı sıkıntılar ve dertlerle boğuşur. Kiminin dert ve sıkıntısı ağır, kimisinin hafiftir. Kimisinin maddi, kimisinin manevidir. Kimisinin dünyevi, kimisinin ise uhrevidir.

Kimisinin evlat derdi ve sıkıntısı, kimisinin ise evlatsızlık derdi ve sıkıntısıdır. Kimisi malının dert ve sıkıntısını, kimisi ise malsızlığın dert ve sıkıntısını çeker. Kimisi aş derdi, kimi ise maaş derdi çeker. Kimisi hastalığının, takatsizliğinin ve çaresizliğinin derdini, kimisi ise geçimsizliğin, asgari ücretin yetmeyişinin, evine sıcak bir ekmek götüremeyişinin derdini çeker. Kimi evladını iyi bir yerde okutmanın, kimi de iyi bir görev kazandırmanın derdini çeker. Kimisi hasadın, ürünün verimsizliğinin, kimisi yapılan zamların derdini çeker.

Kimisinin ise derdi ne aştır ne de maaş. Ne evlattır ne de evlatsızlık. Ne maldır ne de malsızlık. Ne ürünün verimliliği ne de verimsizliğidir. Onun tek bir derdi vardır. Secdelerde ümmetim ümmetim diye inleyen Hz. Muhammed (s.a.v)’in inlediği gibi davam davam diye inlediği davasıdır. Derdi, davasının, kardeşlerinin, toplumunun selametidir. Dava yolunda her iş ve kategorideki başarıdır. Davanın gitmediği şahıs ve evin kalmamasıdır. Toplumun, içinde bulunduğu fuhşiyat ve münkerattan kurtulmasıdır. Hidayet kapılarının açılıp, Ninovalar’ın ve Medine’lerin bahşedilmesidir.   

Tüm dertlerin ama tüm dertlerin elbet bir çaresi vardır. Hiçbir dert çaresiz değildir.

Hasan-ı Basrî’ye biri gelmiş ve kıtlıktan şikâyet etmiş, bir diğeri gelip fakirlikten şikâyet etmiş, bir diğeri kısırlıktan, bir diğeri de arazisinin verimsizliğinden şikâyet etmiş. Gelen her birinin derdi ve şikâyeti farklı ama çare aynıdır: “İstiğfarda bulun”. Hasan-ı Basrî’ye her kim ne şikâyetini dile getirdiyse ona, ‘istiğfar etme tavsiyesinde bulundun’ denilmiş.

Hz. Ömer, zamanında meydana gelen kuraklıktan dolayı halkı ile birlikte yağmur duasına çıkmış. Yağmur duasından ziyade, hep istiğfarda bulunmuş. Hz. Ömer’e sen yağmur duasına çıktın ama istiğfardan başka bir şey yapmadın. Senin tek bir kelime ile yağmur talebinde bulunduğunu görmedik.

Hz. Ömer’in de Hasan-ı Basri’inin de cevabı, dokuz yüz elli kadar yıl, her şekil ve çeşidi ile davette bulunduğu halde imana gelmediğinden kuraklık ve kısırlık benzeri sıkıntılar çeken kavmine, Hz. Nuh’un tavsiyesi olmuş: “… Rabbinizden bağışlama dileyin O çok bağışlayıcıdır. (Bağışlama dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Sizi mal ve evlatlar ile desteklesin. Size bahçeler verip ırmaklar akıtsın” ( Nuh 71/10-12).

Öyleyse dünyevi veya uhrevi, maddi veya manevi her bir dert ve sıkıntının çare ve devası istiğfardır. Resûlu Kibriyâ, her bir günde yetmişten fazla kez istiğfarda bulunurmuş.

İstiğfar, kişinin ihlâslı bir iman ile her türlü günah ve kötülükten pişmanlık duyması, vazgeçmesi ve tövbe etmesidir. Allah’tan bağışlama dilemesi, acz ve fakrını dile getirmesidir. Hiçbir kimseye muhtaç olmayan, bir ve tek olan Allah’a her daim ihtiyacını itiraf etmesidir.  Sadece ona boyun eğmesi ve sadece ona kulluk etmesidir.

Allah her daim istiğfarda bulunanlardan eylesin diyor ve sizi Allah’a emanet ediyorum.