• DOLAR 34.35
  • EURO 37.468
  • ALTIN 3026.765
  • ...

Dünyayı yorumlamak ve ona gömlek biçmek iç dünyamızla alakalıdır. Aslında belki de temel meselemiz yaklaşımımızla ilgili ve ona taalluk eden nefisimizle ilgilidir. Dünya bakışımız Allah’ın birliğine ve O’nun Resulü olduğuna iman ettikten sonra bu mücadele şekilleniyor. Şöyle bir düşünecek olursak sabır, kanaat ve itminan gibi kavramların, iç dünyamızla doğrudan alakalı olduklarını görürüz. Dünyayı umursamamak, dünyaya değer vermemek. Dünyalık dediğimiz mal, mülk, ihtişam ve rahatlığı gaye edinmemek. Ahireti istemek, ahirete rağbet etmek. Allah'ın rızasını düşünmek, Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmak. Geceleri ibadetle, gözyaşlarıyla ihya etmek; gündüzleri halkın hizmetine koşup çalışmak, hizmet yapmak...

Bu döngü içerisinde dünyayı sevmeye gelince, insan bu hayatı seviyor. Bu hayattaki ekseriyetin peşinden koştuğu, rağbet ettiği, yağmaladığı, çekiştiği şeyleri ölçüsüz sevince ne oluyor veya neler olmuştur? Elbette onları elde etmek için hırsa kapılıyor. Hırsa kapılıp gözünü perde kaplayınca, haramları da işliyor, haramları da satın alıyor. Yılbaşına yaklaştığımız bu günlerde şans oyunları, yılbaşı biletleri gibi harama el uzatıyor. Ya da helal-haram sormadan çalıyor, çırpıyor. Bazen öyle hallere bürünüyor ki akılla mantıkla izahı bile çok zorlaşıyor.

İslam büyükleri/mütefekkirleri kınanan ve yerilen dünyaya dair çok güzel ve anlamlı tespitlerde bulunmuşlardır. Bunlardan biri olan Hz. Mevlana’ya sormuşlar: Dünya nedir? Kendisi şöyle cevaplamış: “Dünya ne kumaş, ne para, ne kadındır. Dünya insanı Allah'tan gafil bırakan şeydir” şeklinde özetlemiştir. Yani, denizde geminin yüzmesi gibi kulun dünya nimetleri içinde bulunduğu halde onların sevgisini gönlüne yerleştirmemesidir. Çünkü gemi suyun içinde yüzer, fakat su geminin içine girecek olursa gemi batar. Kulun eşyaya, servete sahip olması gerekir, servet ve eşyanın kula hizmetçi olması icap eder. Çünkü bunlar, insanın hizmetine verilmiş şeylerdir. Kişinin kendi hizmetçilerinin hizmetçisi ve kölesi haline gelmesi ne kadar gülünçtür?

Evet, cidden kendi dünyamızı kendi iç tespitimizi yapmak çok önemlidir. Aslında hepimizin dünya hengâmesinden zaman zaman sıyrılıp bu ruh haliyle dünyayı, kendimizi, sair varlıklar üzerinden derin derin tefekkür etmesi gerekir. Abdulkadir Geylani hazretleri de şöyle der: “Dünyayı kalbinden çıkar, onu elinde tut veya cebine koy; zira o haliyle dünya sana zarar veremez” tespitini yapmıştır.

Yerilen dünyanın; şerli, çirkin, değersiz ve tahkire layık yönü, insanın, dünyalıkların, eşyaların kulu-kölesi haline gelmesi cihetiyledir. Övülen, sevilen ve tasvip edilen yanı ise; kişinin dünya hayatını ve malını bir fırsat bilerek, Allah yolunda çalışması, Allah için harcaması, kendi ahireti için hazırlık yapması ve geçici şeylere aldanmaması yönüyledir. Dünyayı kalben değil, kesben sevmelidir. Dünyayı kesben değil, kalben terk etmelidir. Çünkü ahiret yurdu da bu dünyada kazanılmaktadır.