Kârlı olan: Bizlik mi? Benlik mi?
İnsanlar zor işleri el birliğiyle, hep ortaklık yoluyla, omuz omuza vermek ve güç birliği oluşturmak suretiyle aşmışlardır. Ahiret işlerini yürütmek için de bir nevi ortaklık kurulabilir ve birçok badire, birçok zorluk, birçok sıkıntı el birliği, güç birliği ile omuz omuza vermek suretiyle aşılabilir. Üstelik ahiret işlerinde sevap ve ücret verme makamı doğrudan Cenab-ı Allah olduğundan, O’nun ikramının, zenginliğinin, rahmetinin ve cömertliğinin bir gereği olarak; ortakların tamamının sevabı, ortaklardan her birisine eksiksiz gider. Sevaplar ortak sayısına bölünmez, bilakis ortak sayısı kadar katlanır ve yekûn sevap; tamamına, herkese ödenir.
Ayet ve hadislerin genel çerçevesinden anlıyoruz ki, “bizlik” şuuru, “ben” duygusuna nispetle Allah’ın rızasına daha yakındır. Yani Allah’ın rızasını biz şuuru ile kazanmak, tek başına kazanmaktan daha kolaydır. Çünkü bizim sosyalleşmemizi ve çalışmada, ibadette, salih amellerde birlikte hareket etmemizi isteyen bizzat Cenabı Hak’tır. Meselâ “Hepiniz toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılmayın”(Ali İmran/103) ayeti, uhrevi hizmetlerde birlikte adım atmayı emrediyor. Aynı şekilde, “bizlik” şuurunun ibadet hayatında yoğun şekilde yaşanması için Peygamber Efendimiz; cemaatle namazı önemle teşvik ediyor ve cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletli olduğunu müjdeliyor. (Camiü’s-Sağir, 3/2821.)
Üstat Bedîüzzaman Hazretleri; bir mum etrafında birer boy aynasıyla duran insanların aldığı eksiksiz ışık misali ile bu meseleye açıklık getiriyor. Misalde geçen ışık, nur olduğundan bölünme ve parçalanma olmaz ve her birisinin aynası tam bir mum ışığına sahip olur. Allah’ın feyzi, rızası, rahmeti, sevabı ve bereketi de ışık gibidir. Tüm ortaklara eksiksiz gider. Dava hizmetine omuz verenlerin hepsini eşit olarak ihya eder. (Şualar, s:539)
Davanın mensubu olup bu yolda hizmet edenler, bir insan daha yanmaktan kurtulsun diye çırpınanlar, kazanılan sevapta ortaktır. Yani farklı alanda hizmet edenin kazandığı sevaba, bir diğer alanda aynı hizmete iştirak eden de ortak olur. Bu hizmetler; teşbihte hata olmasın, sevaba ortak şirket gibidir. Ortak, her zerrede ve her işte ortaktır. Başka yerlerde ve alanlarda olmalarının hiçbir önemi yoktur. Her ne şekilde olursa olsun, Allah için hizmet edenlere, eğer imkânı yoksa dua edenlere, muhabbet besleyenlere, yani herkese ortak sevap verilecektir Allah’ın izniyle…
Bunun içindir ki kişi, davanın gayreti sayesinde hidayet bulan binlerce insanın sevap havuzuna ortaktır. Bu sadece bir yönüdür. Diğer yüzlerce alan ise bunun farklı kollarıdır. Yardım kuruluşları, tebliğ çalışmaları, sıla-i rahim ziyaretleri, mevlit etkinlikleri, salâvat kampanyaları, siyer yarışmaları, medyayla halkı bilgilendirme gibi yüzlerce buna benzer hizmet alanlarından sudur olan manevi sevaplara ortak olmak; davaya karşı olan sorumluluğumuzu en güzel şekilde anlamaya işarettir. Bu geniş nimetin fakında olan fert, davanın üzerimizdeki olan haklarını daha güzel anlayacaktır.