• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İslam âlemindeki asıl problem neredededir? Bu kadar kaos ve kan dökülmesinin sebebi sadece batı ülkeleri mi?  Sorunların siyasi, tarihi, kültürel ve sosyolojik sebeplerini ve çözümlerini araştırmak gerekir. Meseleyi sadece dış güçlere bağlamayı doğru bir bakış açısı olarak görmüyorum. 

Sorunların kaynağı ve ihtilafları doğuran sosyolojik, psikolojik sebeplerini ilmi metotlarla araştırmak ve pratik çözümler üretmek yerine batı ülkelerini suçlamakla savmaya çalışmak kolaycılıktır. Müslümanlar yaşadıkları sıkıntıları dışta aramak yerine nerede hata ettiklerini sorgulamalıdır.

İşin özünden uzaklaşan, hatayı hep dışarıda arayan iç problemlerini göremeyen bizler şöyle düşünüyoruz: İslam’a ve Müslümanlara karşı olan güçler gizli plan ve programlar yapmaya devam ediyorlar. Çeşitli yollarla dünya hâkimiyetini hedefledikleri, Müslümanları siyasi, iktisadi ve maddi bütün yollarla parçalamayı, uyuşturmayı yahut da yok etmeyi temel bir hedef olarak benimsediklerini söylüyoruz…

Evet, zayıf ve fakir halkların aleyhine yayılma tahakkümlerini artırmak için güçlü ve emperyalist devletlerin belirledikleri politikalar, planlar ve ürettikleri teoriler var. Bu tarih boyunca insanlığın tekerrür eden gerçeğidir. Çalışmanın mantığı bizi bu mücadelenin kurallarına ve hayatın kanunlarına uygun olarak bu gerçekle beraber olmaya çağırır… Doğru, bu gerçeklik inkâr edilemez ancak İslam âleminin tüm sorunlarını bu çerçevede değerlendirmek sorunu çözmez. Müslümanlar batı zulmünü dillendirmekten çok bu zulme zemin hazırlayan sorunlarını öncelikle masaya yatırmalıdır.

Asrımızda İslâm ümmeti birçok problemle karşı karşıyadır. Bu problemleri teşhis ve tedavi etmek yerine bütün meseleyi başta ABD olmak üzere batıya mal etmek basitliğine düşüyoruz. Aslında problemin özü, zihinlerimizde ve düşüncelerimizde varlığını sürdürüyor. Bu durum asırlardır süregelen tartışmaların, konuşmaların ve yaşananların özünü oluşturuyor.

Bu bağlamda; Müslümanların düşüncesi özellikle başkalarının sahip olduğu gücün gerçeğini suçlamaktan çok kendini bilmeye, sömürgeci yayılma politikalarının sebeplerini tahlil etmeye ve bu gücün dinamiğini kavramaya yönelmelidir. Bu duruma olumlu cevaplar üretmeye yönelmeliyiz. Sadece emperyalist güçleri suçlamayla değil, kendi iç ihtilaflarımızı iyi tahlil etmeli bu konuda neler yapabileceğimizi iyice belirlemeliyiz.  Sorunun giderilmesi için uyanış teorileri üretirken bunun pratik uygulanırlığının zeminini yakalamalıyız…

Sonuç olarak; Müslüman toplumların kalkınma ve uyanış problemini halledebilmesi, kendi medeniyetinin projelerini gerçekleştirilmesi için “suçu başkasında arama” sayfasını kapatması ve bu kültürden kurtulması gerekir. İslam ümmetinin birleştirici unsurlarını ve buna engel olan noktalarını teşhis edip bunu yeniden sağlamanın yolunu bulmalıdır.