• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.89
  • ...

Deprem felaketi üzerinden yirmi gün geçti. Can kaybımız bu satırların yazıldığı saat itibariyle 43 bin 556 idi. Allah’tan vefat eden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.

Tabir yerindeyse memleket olarak bir kıyameti yaşadık. Depremin vurduğu şehirler genel tanımlamayla maalesef yerle bir oldu. Şimdi bütün her tarafın yeniden inşa ve imar edilmesi gerekiyor.

Depremin ilk gününden bugüne hep imarlardaki tedbirsizlikler görüldü, konuşuldu. Yıkılan binaların, harabeye dönüşen yerlerin görüntüleri eşliğinde sağlıksız zeminden, kötü malzemeden ve mühendislik işleminden uzak işçilikten hep dem vuruldu.

Deprem üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra hala asıl sebebi perdelemeye dönük bir uğraşın olduğu görülüyor.

‘Deprem değil, sağlıksız ve çürük binalar öldürür’ tezi bir yönüyle doğru, ancak sağlıksız ve çürük binaların mimarlarının da, halkın da kendilerine, kendi değerlerine dönmeleri gerektiğine dair güçlü vurgular hala yok maalesef.

Bu anlamda önceki gün Alimler ve Medreseler Birliği İTTİHAD’UL ULEMA’dan önemli bir çağrı geldi. Alimler ve Medreseler Birliği pazar günü için, yani yarın için, ‘Dua, İstiğfar ve Gıyabi Cenaze Namazına Davet’ açıklamasında bulundu.

Nihayetinde bu musibetler, yapıp ettiklerimizin neticesidir, tövbe etmek lazım dendiğinde birileri hemen tepki moduna geçiyor. ‘Yüce Yaratıcının hatırlanması’ndan rahatsız oluyor.

İşin garip tarafı kendileri de hırsızlık, çalma çırpmadan şikâyet ederken, bütün erdemleri bize bahşedenden söz edilince höykürmeye başlıyorlar.

Gerçekle yüzleşmek gerek, asıl sebepleri görmek gerek. Kafasını kuma gömenlerin sadece kendilerine karanlık edeceğini artık kabullenmeleri gerek.

Malzemeden çalanın tövbe etmesi gerek; çürük binaya “sağlam” diyenin tövbe etmesi gerek; gevşek zemine katlı binaları dikenlerin tövbe etmesi gerek; çürük zemine, güçsüz yapıya onay verenin tövbe etmesi gerek; çalanın çırpanın tövbe etmesi gerek; sahip olduğu betonarmesiyle kiradakine fırsatçılık yapanın tövbe etmesi gerek; hasarlı binalara dahi hırsızlık için girenlerin tövbe etmesi gerek; bütün bu nimetleri bahşedeni unutup sebepleri asıl görenlerin tövbe etmesi gerek;  Yüce Yaratıcıyı unutup sahte ilahlara tapanların tövbe etmesi gerek; Allah Teala’nın kudretini görmeyip heva heveslerinin peşine takılanların tövbe etmesi gerek; sahteleri terk edip asıl olana ram olmak gerek; amaca varmak için meşru tüm sebeplere sarılmanın gerekliliğine inanarak, aksini yol bilenlerin tövbe etmesi gerek…

‘Bir musibet bin nasihatten evladır.’ Keşke böyle olmasaydı, ancak binlerce nasihatin bize kavratamadığı dürüstlüğü ve erdemliliği bugün konuşuyor olmamız, bunun için anayasal düzenlemelere gidilmesi gerektiğini dahi deklare ediyor olmamız, bize çok şeyi ifade ediyor aslında.

Allah Teala Ra’d (Gök gürültüsü) Suresinde; ‘Bir toplumun kendisindekini değiştirmedikçe Allah’ın onlarda bulunanı değiştirmeyeceğini’ buyuruyor.

Ayetin tamamı şöyle: “Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.” (Ra’d 11)

Ve ilginçtir, Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisinde Ra’d Suresi’nin yani ‘Gök gürültüsü’ Suresi’nin içeriği şu satırlarla özetleniyor: “Ra‘d süresinin muhtevasını üç bölüm halinde ele almak mümkündür. Asıl konusu ulûhiyyet olan birinci bölümde Hz. Peygamber’e indirilen vahyin gerçekliğine vurgu yapan ilk âyetten sonra muhatapların dikkati evrenin yaratılışı ve işleyişine çekilir; bu arada tabiata hâkim olan düzenle bunun insan hayatının devamına yönelik işleyişine değinilir; ardından iman hayatında en önemli engeli oluşturan âhiretin inkâr edilişinin şaşılacak bir davranış olduğu belirtilir.”

Sübhanellah! ‘Toplumun kendisini değiştirmesi gerektiğine vurgu yapan’ ayetin içinde geçtiği Sure-i Celile’nin konularına bakar mısınız! Burada; uluhiyet, vahyin gerçekliği, evrenin yaradılışı, tabiata hâkim olan düzenle bunun insan hayatının devamına yönelik işleyişi ile ahireti inkâr edilişe vurgu, ifade ediliyor.

Toplum olarak bütün yönleriyle kendimizi, yapıp ettiklerimizi sorgulamamız; dua, istiğfar ve yanlışlarımızdan tövbeyle aslımıza rücu’ etmemiz lazım; yoksa normalleştirilmeye çalışılan ilhad, ahlaki düşüklük ve vurdumduymazlığın asıl kıyameti çabuklaştıracağını artık anlamak gerek; Allah korusun!

Kalın selamette.