• DOLAR 34.659
  • EURO 36.372
  • ALTIN 2929.497
  • ...

Malumunuz bir kaç gün önce yayınlanan bir kayıtta, ABD polisinin siyahi bir adamı yere yatırdıktan sonra diziyle boğazına basarak katlettiği görülüyor. George Floyd isimli siyahinin defalarca “Nefes alamıyorum” sızısına rağmen beyazî polis aldırış etmiyor ve şahsın ölümüne sebebiyet veriyor.

Tabi bu cinayet, daha önce de benzer boğaz sıkma yöntemiyle siyah derili insanların öldürüldüğü ancak ilgili mercilerin yargılamaya dahi gerek görmediği olayları hatırlattı.

Geçmişten bu yana Batının vahşeti sergilemede bir adım dahi olsa geri durmadığı ve eski yapıp ettiklerinin tekrarını daha farklı yöntemlerle ortaya koyduğu bilinen bir gerçektir.

İnternet ortamında yapılacak ufak bir araştırmayla yakın zamanda benzer olayların yaşandığı hemen göze çarpacaktır. Örneğin, New York'un Staten Island bölgesinde 17 Temmuz 2014'te meydana gelen Eric Garner isimli siyahinin olayı... 6 çocuk babası 43 yaşındaki siyahi Amerikalı Garner, sokakta kaçak sigara sattığı gerekçesiyle, New York polisi tarafından boğazı sıkılarak gözaltına alınmaya çalışılmıştı, ancak Eric Garner isimli siyahi hayatını kaybetmişti. Olayı soruşturan jüri, Aralık 2014'te Garner'ın boğazını sıkarak ölümüne neden olan 33 yaşındaki Daniel Pantaleo'nun yargılanmasına gerek olmadığı yönünde karar vermişti.

Aynı dönemde Missouri Ferguson'da siyahi genç Michael Brown'ı silahla öldüren polise, jüri tarafından takipsizlik kararı verilmişti.

Muhakemesinin dahi gerek görülmediği bu cinayetler veya göstermelik müeyyidelerle serbest kalan caniler bize ta 1705 Virginia Kölelik Yasası’ndaki ilgili maddeyi hatırlattı. Virginia Kölelik Yasası’nda: “Bu yönetim bölgesindeki tüm zenci, melez ve Kızılderili köleler taşınmaz mal olarak elde tutulacaktır. Herhangi bir köle efendisine karşı direnirse sahibi ıslah etmeye çalışırken asi köleyi öldürecek olursa böyle bir kaza hiç olmamış gibi köle sahibi tüm cezalardan muaf tutulacaktır.” denilmektedir.

Avrupalıların istila ettiği Amerika toprakları, her zaman katliam ve soykırımların adresi oldu. Avrupalıların orada katlettikleri Kızılderililer yanında Afrika kıtasındaki sömürgelerinden gemilere doldurarak getirdikleri insanları köle olarak kullandıkları ve onları en vahşi muameleye tabi tuttukları bilinen bir husustur. Afrika’dan getirilen insanlara uygulanan zulüm ve işkenceler yüz binler belki milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet vermiştir.

Dünyaya sözde insan hakları ve özgürlükler dersini vermeye çalışanların, dünyanın gözü önünde sergiledikleri vahşetler, bugün de kan donduruyor.

İnsanların boğazlarının sıkılarak öldürülmeleri, 21. yüzyılda Batının ‘terakki’ ederek vardığı insan hakkı ve özgürlük noktasıdır.

Vahşi Batı’nın 12 Ekim 1492’de, yani 500 yılı aşkındır Amerika diye adlandırılan kıtayı işgaliyle nefes aldırmadığı ırklar sadece siyahiler de değildir. Bugün aynı barbarlık birçok coğrafyada yine onların eliyle sergilenmekte ve insanlığa nefes aldırılmasın diye adeta coğrafyalar ateşe verilmektedir.

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç onlarla ilgili ne kadar doğru söylemiştir: “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

Evet, Batının bugün adeta aldığı nefes, başkasına nefes aldırmama üzerine gerçekleşmektedir. 

Onların bu vahşet ve barbarlıklarını görünce kendi coğrafyamızdaki güç, kuvvet ve yetki ehline; ‘AMAN HA ONLARA BENZEMEKTEN UZAK DURUN!’ demekten kendimizi alamıyoruz. Eline güç kuvvet geçirenlerin şunu özellikle deruhte etmeleri gerekir: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği -adalet terazisi doğrultusunda- herkesin hakkıdır. Bunu yaşatarak o barbarca yönteme, yönetime benzemekten uzak durun! Aslında daha rahat nefes almak için başkasının nefes almasına müsaade edin!

 

Selam ve dua ile.