• DOLAR 34.587
  • EURO 36.451
  • ALTIN 2957.866
  • ...

Gündem yoğun, özellikle dış gündemle kalkıp oturuyoruz. Asıl konuya geçmeden önce şunu ifade etmek isterim ki, son birkaç gündür, el Bağdadi ailesi üzerinden geliştirilmeye çalışılan politikayı insanlar anlamakta zorluk çekiyor. Hele tüm bunlar, 13 Kasım ABD Başkanı Trump’a yapılacak ziyaretten önce, birilerine “kabullenmek” veya “şirin görünmek” için yapılıyorsa, ‘izahı yok’ adımlar atılıyor demektir. Suçlu birileri varsa, kim olursa olsun cezasını bulmalı ve gereken yapılmalı, buna kimsenin diyeceği yok,  ancak suç atfedilen birinin veya suçlu diye bilinen birinin tüm aile bireylerini, eşini-çocuğunu, damadını-eniştesini, hülasa çoluğunu-çocuğunu, tüm aile fertlerini, kendisinden yola çıkarak suçlu ilan etmek veya o muameleye tabi tutarak tüm dünyaya özellikle de terör destekçisi ABD’ye adeta ‘sizinle aynı mücadeleyi yürütüyoruz’un kanıtları olarak sunmak, Türkiye gibi bir ülkeye yakışmadığı gibi adalet ve hukuk kurallarına da uymaz diye düşünüyorum. Şimdiye kadar “yaranamadıysak” biraz rahat olalım artık. Konuyla alakalı koca hukukçu diye geçinenlerin yorumlarını dinleyince de insan gerçekten hayret ediyor.

Şimdi gelelim bu hafta asıl değinmek istediğim “Genç Evlilik Mağdurları” konusuna. Hafta içinde Partimiz HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı’nın “Genç Evlilik Mağdurları” ile ilgili bir paneli oldu. Panelin ilk bölümünde mağdurların anlattıkları bizleri hem hüzünlendirdi hem de öfkelendirdi. Daha önce de konuyla alakalı bilgi sahibiydik, ancak yenide birebir mağdurlardan olup bitenleri dinlemek çok önemliydi.

Meşru evlilik ile ilgili duyarsız davranan herkesin vebali gerçekten çok büyük. Parçalanan aileler, ortada yalnız başına kalan eşler, çocuklar… Ve yıllardır içerde hiç yere yatan gençler...

Evlendikten 6-7-8 yıl sonra içeri atılan gençlerin eşleri ve çocukları dışarıda çile çekiyor. İstanbul Sözleşmesi diye ünlenen ve bir hançer gibi aileleri parçalayan dışardan ithal metnin biçtiği aileleri görmezden gelenler bunun vebalini de taşıyamazlar… Genç evlilerin, ömürlerinin baharında bu denli vahşi denebilecek bir muameleyle karşılaşmaları çok kaba olmakla beraber ecnebiden menkul anlaşılmaz bir şekilde değerlendirilmeleri de insanı çileden çıkarmanın yöntemi olsa gerek.

“Genç evlilikten 7 yıl sonra eşim alındı ve 10 yıl ceza aldı. 4,5 aylık kızımla korunaksız ve korumasız kaldık” diyen bir annenin vebalini kim nasıl taşıyabilir?!

Allah aşkına, “Sözde beni eşimden koruyanlar, dışarıdaki kötülüklere karşı beni savunmasız hale getirdiklerinin farkındalar mı?” diye soran genç bir anne kadar basiretten yoksun davranmaya devam mı edilecek?!

Feminist ve tuzu kuruların yaklaşımıyla mı bu ülke idare edilecek?! “Eşimi seviyorum, ölünceye kadar onu bekleyeceğim, o benim nikahlı eşim!” diye haykıran annelere değil de ‘Nikahsız yaşam, özgür birliktelik, kimsenin namusu değiliz, flört, jahr u zekkum!’ diyenlerin hassasiyetsizliğine mi kulak asacaksınız?! 

Kendi değerlerimiz doğrultusunda çözemeyecek tek bir sorunumuz yoktur. Birey-aile, genç-yaşlı, kadın-erkek herkesin yekdiğerine karşı sorumlulukları vardır. Bizim bu gençlere karşı sorumluluğumuz vardır. Bütün bu sorumlulukları hatırlatmanın ve onları toplumda meleke haline getirmenin yolları ve yöntemleri vardır. Sorun üreten ve on binleri, diğer yakın ve sevenleriyle birlikte belki yüzbinleri mağdur eden, mağdur üreten bir yöntemde ısrar etmenin bir manası var mıdır?

Genç evlenen insanların sorunları; azgın azınlığın, ahlaktan yoksun oluşumların insafına veya iznine göre değerlendirilemez. Onların amaçları nikahsız bir yaşamı dayatmaktır. Gençlerin nikah masasına gelmelerinin önüne geçmektir. Bir an önce adım atılmalı ve bu mağduriyet tamamen ortadan kaldırılmalıdır.

Not: Mevlid-i Nebinin sene-i devriyesinin asr-ı saadet iklimine vesile olmasını dilerken, Mevlid Kandili’nizin mübarek olmasını temenni ediyorum.

Selam ve dua ile…