• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Allah`ın(c.c) güzel isimlerinden olan El-Aziz, Kur`an-ı Kerim`de en çok geçen isimlerdendir. Az bir kısım hariç her geçtiği yerde bu ismi celili, muhakkak “El-Hekim” ismi celili takip eder.

Aziz; üstün, galip, güçlü olan manasına gelir. Buna ilaveten Aziz; insana ağır gelen, insanın gücüne giden manasına da gelir. “Sizin gücünüze giden şey, O`na azizdir”(Tevbe:128) buyrulur. Ayette geçen “aziz” bu anlamdadır. Ashabının ve Ümmetinin zoruna giden şey, Peygambere(sav) çok ağır gelirdi. Azizin bu anlama gelmesi ilginçtir. Bundan anlaşılıyor ki “Aziz” isminin ve mefhumunun ağır bir etkisi vardır. Bu nedenle Hak Teâlâ, bu ismin azamet ve heybetini “El-Hekim” isminin hikmetiyle dengelemiştir. Buna göre Aziz; güç ve hükümranlıktır. Kanundur. Yasadır. Hekim ise hak ve hukuktur. Adalettir. Bu nedenle Allah(c.c), kendisini “hak melik” diye vasfeder.

Aziz; güç ve üstünlük sahibidir. Normalde güç ve irade, sahibini keyfi tasarrufta bulunmaya itebilir. Fakat Allah için bu, mevzubahis değildir. Çünkü O, “Rahmeti kendisine ilke edinmiştir”(Enam:12). Bu da O`nun Aziz isminin bu şekilde Hekim ismine dayanmasını sağlamıştır. Nitekim Azizin geçtiği bazı yerlerde onu “Gafur” ve “Rahim” isimleri takip etmektedir. Bu da Azizin rahmet ve mağfiretle dengelenmesidir. Bunu idare nizamı açısından değerlendirecek olursak; Aziz, kanunun gücüdür. Hekim ise bu kanunun hakka ve hukuka uygun şekilde uygulanmasıdır. Bu nedenle Hak Teala, Peygamber için “O, size kitabı ve hikmeti öğretir” buyurur. Kitap; kanundur, hükümdür. Hikmet ise hukuktur. Kitap, Aziz ismi celilinin yasasıdır. Hikmet ise Hekim olan Allah`ın her işini ve hükmünü hak ve hukuk üzere tecelli ettirmesidir.

Kâfir ve zalimler güç ve iktidar sahibi olduklarında gücü kanunlaştırırlar. Onlar için güç kanundur. Kanun da güçtür. Bunlar için hukuk mühim değildir. Bu nedenle ehli küfür, gücü kanunlaştırarak her şeyi kanun gücüyle yapmaya başlar. Ama güçlerini kaybettiklerinde bu sefer kendilerine “intikam duygusuyla” muamele edilmemesini isterler. Müslümanlar adalet gereği ve hukuka uygun olarak zalimlere acımayarak onları cezalandırır. Müslümanlar intikam alır ama “intikamcı” değildir. Yani intikam, onların vasfı değil, adaletin yerine gelmesi için rahmetin ve affın galip gelmesine mani olan bir duygudur. İntikam, Müslümanların vasfı değil, cezanın tatbikinde bir amildir.

Zalim ve kâfirler bir şekilde izzet sahibi olduklarında hikmeti yani hukuku unuturlar. Akıllarına hukuk gelmez. Bu nedenle Allah(c.c); “Kâfirler izzet ve şikak içindedir”(Sad:2) buyurur. Dikkat edilirse ayette İzzet, şikak ile birlikte zikredilmiştir. Şikak ise “bariz ve derin çatlak” anlamındadır. Bu da izzetin ağır olduğunun başka bir delilidir. Çünkü ağırlık altında kalan, baskıya ve basınca maruz kalan şey çatlar. Nefes nefese kalır.(Nahl:7). Bu nedenle İzzetin, gücün hikmetle dengelenmesi gerekir. Aksi takdirde izzet, temas ettiği her şeyi çatlatır. Parçalar. Devletten topluma, bireyden aileye her sosyal yapı, her idarî birim için bu, böyledir.

 Şikak ve şık(seçenek) aynı köktendir. Buna göre eğer devlet idaresi, izzeti hikmete binaen değerlendirmezse toplumsal yapıyı çatlatır. Ortaya ayrılıklar çıkar. Şıklar-tercihler meydana gelir. Yine eğer erkek ailede izzeti hikmetle kullanmazsa aileyi çatlatır. Bu nedenle Allah(c.c): “Erkek ile kadın arasında şikak-çatlak oluşmuşsa erkeğin yakınlarından bir hakem, kadının yakınlarından bir hakem tayin edin.”(Nisa:35) buyurur. Bu da güç ve yetkinin hikmete binaen kullanılmamasının şikaka(çatlağa) sebep olduğunun başka bir delilidir. Eğer erkek, ailede gücü hikmete yani hukuka uygun kullanmazsa ailede çatlakların oluşmasına sebep olur. Birliğe ve ortak yaşama arzusuna dayanan ailede bu sefer şıklar-tercihler söz konusu olur. Bu çatlakların oluşmasında birinci dereceden erkek sorumlu olduğu için bu da onun yetkisinin elinden alınarak hakeme devredilmesi sonucunu doğurur. Demek ki güç, hikmetsiz kullanılırsa yetki devri gibi bir neticenin ortaya çıkmasına yol açar. Bu, hem devlet hem de aile için böyledir. Toplumunu hikmetle idare etmeyen devlet, bir süre sonra meşruiyet sorunuyla karşılaşır. Aile içinde yetkisini hikmetle kullanmayan erkek bir süre sonra aile içinde farklı şık ve tercihlerin ortaya çıkmasına sebep olur. Bu da aileye dışarıdan müdahale edilmesine yol açar.

 Güçlerini Haktan alan her iş ve tasarrufları hikmetle olan Müslümanlara selam olsun.