• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

“Ey insanlar birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

Ayeti kerimenin bu meali en bilinen ve yaygın olanıdır. Ancak ayette geçen “li-tearafu” lafzının net olarak başka manaları vardır. Buna dayanarak ayete bilinenin yanında başka varyantlarda mealler vermek mümkündür. Çünkü “tearefu” maruftan gelir ve hem münkerin hem de inkârın zıddıdır.

Buna göre ayet-i kerimeye aşağıdaki gibi ilave mealler verilebilir,

“Ey insanlar birbirinizi tanıyasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

 “Ey insanlar birbirinizi tanımanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinize güzellikle davranasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar kalıcı güzel örfler yapasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinize marufta bulunasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

 “Ey insanlar birbirinize iyilikte bulunasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

 “Ey insanlar birbirinize iyiliği-marufu söyleyesiniz diye sizi kavimlere, kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

 “Ey insanlar birbirinizi güzellikle tarif edesiniz diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinizin haklarını itiraf edesiniz diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbiriniz hakkında örfe uyasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinizden güzel kokular alasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinize güzel kokular sunasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinizi inkâr etmeyesiniz diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

“Ey insanlar birbirinizi münkerden koruyasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat:13)

Burada tek bir ayet bir halkın bütün hak ve sorumluluklarını tek tek veriyor. Buna göre bir kavmin hakları şunlardır,

Diğer kavimler tarafından güzelce iyilikle tanınmak, inkâr edilmemek, tanış olmak, muhatap alınmak…

Sorumlukları ise şunlardır,

Mevcut ve oturmuş olan örfe saygı göstermek, münker ve belirsiz şeylere aracılık ve kaynaklık etmemek, hakkı itiraf etmek, münker-kötü ajandaya sahip olmamak, güzel kokular yaymak

Irak`ın kuzeyindeki Kürtler bu ayete göre tearuf etmek istiyorlar. Tanınmak istiyorlar. Kendi statülerinin itiraf edilmesini istiyorlar. Hâsılı bu ayetin tearefu hükmüne dâhil olmak istiyorlar.

Örf bağlayıcıdır. Maruf arzulanan bir şeydir. Bir örfün oluşması 100 yıllık bir süre gerektirir. Türkiye örfen ve fiilen merkez bir devlettir. Merkez devletler bölünmemelidir. Ancak onlar da konumlarına uygun olarak adaleti esas almalıdır. Bu nedenle Türkiye`ye karşı örfü çiğnemek marufu çiğnemektir. Bunun da neticesi inkâra mahkûm olmaktır. Irak merkezi bir devlet değildir. Buna göre Iraklı Kürtler eğer maruf olmak istiyorlarsa münkir ve belirsiz davranışlardan uzak durmalıdırlar. Maruf olmak isteyen şeffaf olmak zorundadır. Kendisi inkârı aşacağım diye münker ellerin, kötü ellerin tasarrufuna kendisini bırakamaz. Evet, inkâr edilme bazı güdüleri bazı refleksleri harekete geçirebilir; ama bu münkerin hamiliğinde olamaz. İnkâr edilen bir kavim yine insanlığıyla var olur; ama münker bir kavim insanlıktan mahrum kalır.

Maruf olmak isteyen bir kavim etrafına pis kokular değil güzel kokular yaymalıdır. Kirli ellerle işbirliği yaparak maruf olacağını düşünenler çok çirkin kokular yayarlar. O zaman maruf olacaklarına münker olurlar dolayısıyla daha çok inkâr edilirler. Hatta onlardan nefret edilir.

Bazen bir hakkı itiraf etmek hakkı ve halkı tanımak maruf üzere bir işbirliğini muameleyi getirir. Bu nedenle sırf kör bir düşmanlık sonradan ortaya çıkacak olan fırsatları da berhava edebilir. Görüldüğü üzere bu meselenin hakkıyla anlaşılması için şu veya bu felsefeye, fikir ithal ve ifrazına gerek yok. Bu ayet herkesin hak ve hukukunu, ahlaki, vicdani ve insani sorumluluklarını vazediyor.