Ne ileri ne geri saat yerinde kalsın
Günün 24 te birine eşit zaman dilimine saat denildiği gibi kıyamete de “saat” denilmiştir.
Ayrıca “saat” bir şeyin oluş anı, insanın şevki ve arzusudur.
“Saat” mesai ile alakalıdır. Mesaiyi belirsiz olmaktan kurtarır. Eğer saat olmasaydı mesai aralıksız ve neticesiz olurdu.
“Saat” müennestir. Onun dişil formunda olması aynı zamanda inceliği ifade eder. Zira saat bir şevk anıdır. Saatte sürprizler vardır. Bu nedenle insan her saatini özel bilmelidir.
Nuh (as)ın kavminin putlarından birinin ismi suva idi.(Nuh:23) Bu da saatin eril formudur. Hz. Nuh`un kavmi zamanlarının birimini dişi değil eril yapmışlardı. Oysa saat dişidir. Zamanın aralığı da nihayeti de letafetle olmalıdır. Şevkle neticelenmelidir.
Nuh (as)`ın kavminde saat, suva olmuştu. Dişilikten erilliğe dönüşmüştü. Bunun sonucunda neler mi oldu? Neler olmadı ki…
Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim." (Nuh:5) Yani 24 saat mesaisiyle. Aralıksız davet ettim. Suva`ya karşı saati işlettim her saat başında ve her mesai sonunda saati söyledim. Hem kıyamet boyutuyla hem de şevk boyutuyla söyledim. Ama saatin şevkini anlamadılar. Ne cazibesine kapıldılar ne de etkisinde kaldılar.
"Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı."(Nuh: 6) Hep firar ettiler. Ne şevk oldu onlarda ne kıyamet endişesi. Saatler de suva oldu. Her aralıkta her nihayette derleyici olması gereken saatlerin kulpları deforme olup gitti. Onlar da suva oldular. Erkeklerle teşriki mesai ettiler. Böylece kavim saatsiz oldu. Dairesel dönen saat feleğini şaşırdı.
"Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler." (Nuh:7) saatin nezaketini bırakıp zamana ve vaade karşı erkeklik tasladılar. Saatler suva olduğu için duyguları körelmişti. Ama bir de zihinleri etkilenmesin diye parmaklarını kulaklarına tıkadılar. Demek ki saat suva`ya dönüşünce duygular ölür. Güzel fikirlere de kulak tıkanır. Herkes kendini esas alır.
Bir toplumda saatler suva olmamalıdır. Saat lafız olarak da ses olarak da çok nazik bir isimdir. Mesai, saatlerle güzeldir. Ama saatler gider yerlerine suva gelirse her şey kabalaşır. Mesai hiç bitmez olur. Çünkü bunun saati kalmamıştır.
Saat çok nazik ve şevk verici bir isimdir. Bunun başka sırlarını burada verecek değiliz. Ancak şunu söylemeden de geçemeyeceğiz. Saate kıyamet denilmiştir. Bir şeyin saati dolduğunda insanlar hemen ayağa kalkar. Adeta dirilir. Fakat saatin dairesel döngüsü bozulmuşsa herkes saatini şaşırır.
Nuh`un kavmi saati erkekleştirdikleri için artık kim doğarsa onlardan nankör doğuyordu, facir doğuyordu. Çünkü annenin rahmet ve şefkatinden mahrum kalıyordu. Facir, dışarıya taşmak demektir. Yani çocuk anne kucağının, yuvanın dışına çıkıyordu. Böyle olunca o rabıta kopuyordu.
Saatler geri mi alınacak, ileri mi? Hayır efendim saatler ne ileri ne de geri alınsın, yerinde kalsın. Hele suva olarak asla erilliğe dönüşmesin. Saat dairesinde dönsün, döngüsünü korusun. Mesaiden gelenleri alıp rahatlatsın. Onlara eşref saati olsun.
Saat, suva olmasın. Yuvarlak te`sini, dairesini, döngüsünü muhafaza etsin. O zaman sabahın mübarek vakitlerinde çocukları uyandıracak birileri olur. Aksi takdirde saati uyandıracak kimse kalmaz. O zaman saat hep geri ve daima ileridir. Asla istikrarı ve kararı olmaz.