Ne garp ne şark, önce gurbet
Garp(Batı) ve gurbet aynı köktendir. Garp, bize hep gurbet duygusunu yaşatmıştır. Gurbet hasrettir, Batı tarafına gidip yerleşene, bulunduğu ortamda yalnız kalana, tuhaf şekilde davranana “garip” denilir. Garp(Batı), güneşin battığı cihete verilen isimdir. Garp, uzağı ve yabancılığı da temsil eder. Bu nedenle yâd ele “Gurbet” denilmiştir.
Altına da “Garp” adı verilir. Çünkü garp batışı, fenayı temsil eder.
Hz. Âdem`in (as) oğlu Kabil, garip bir şekilde kardeşini katledince garip kaldı. Aklı en basit şeyleri dahi düşünemez oldu. Öyle ki öldürdüğü kardeşinin cesedini sırtında taşıdı. Canlısına tahammül edemediği kardeşinin ölüsü ona yük oldu. Ta ki bir gurap (karga) ona yol gösterinceye kadar ne yapacağını bilemedi. Gurap (karga) ve garp (batı) aynı kökten gelir. Dünyayı vatan kabul eden, dünyada garipliği kabul etmeyen kimse tuhaftır ve garip bir şekilde karganın (gurap) yol göstericiliğine muhtaçtır.
Kardeşine zulüm eden, ona tahammül etmeyen kimse hem madden hem de manen gariptir. Kardeşten mahrum kaldığı için yalnızdır, gariptir. Hayrı ve bereketi olmayan düşünceye sahip olduğu için tuhaftır, gariptir.
Bugün doğuda, İslam âleminde; batıya karşı, garba karşı duygusal bir kopuş yaşanıyor. Müslümanlara “Bize gelmeyin” diyorlar. Zaten Müslümanlar her zaman batıya gurbet nazarıyla bakmıştır. Orada yerleşenlere “gurbetçi” denilmiştir. Baştan beri duygu budur. Şimdi de bu gurbet algısına “duygusal kopuş” hali eklenmiş bulunuyor. Garbın sunduğu şeyler garip bulunuyor. Artık garbın kendisi, diyar-ı İslam`da yalnız ve gariptir. Batılılar şimdi İslam âleminde işin dikta ve kukla rejimlerle yürümeyeceğini görüyor. Bunun yanında duygusal bir bağ arıyorlar. Ancak İslam topluluklarının büyük çoğunluğu bu duygusal kopuşu yaşıyor. Batılılarla iş tutanlar çevrelerinde garip karşılanıyor. Kendi vatanlarında adeta gurbetçi oluyorlar. Batılıların bu konuda yaptıkları kamuoyu yoklamaları, kendileri açısından çok karamsar sonuçlar ortaya koyuyor.
Güneş batıdan batar. Elbette daima batıya doğru bir hareket olacaktır. Batıdan mutlak bir kopuşun gereği de anlamı da yok. Ancak bu duygusal kopuş İslam âlemi için en büyük kozdur. Bu duygusal kopuş hiç şüphesiz beraberinde siyasal, sosyal ve ekonomik kopuşu da getirecektir. Daha sonra ilişkiler karşılıklı saygı temelinde yeniden kurulur. Ama artık Müslümanlar yeterince gurbet duygusunu yaşadı. Kendi öz yurtlarında dahi bu garipliği yaşadı. Şimdi artık gurbete son verme zamanıdır.
Biz öncelikle kendimize dönelim. Kendi kendimize kavuşalım. Kendimizde buluşalım. Önce kendimize gelip bir tadını çıkaralım. Ortada buluşalım. Daha sonra istediğimiz yöne dönelim. Bütün yönler Allah`ındır. O zaman Şanghay da ayağımıza kırmızı halıyı serer, Brüksel de. Aksi takdirde garipliğe son vermeden garba yöneldiğimizde gurbeti, şarka yöneldiğimizde de firakı yaşarız.