Çemberde vizyon (g)örülür mü?
Ülkü, sağgörü ve ileri görüş gibi manalara gelen “vizyon” Kur`an-ı Kerim`de “rüya” ismiyle geçmektedir. Rüya, çoğunlukla uykuda görülen haller olarak bilinse de aslında “rüya” insanın temenni ettiği olağanüstü güzellikler, büyük umutlar için kullanılan bir ifadedir.
“kuşkusuz ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı…”(Fetih:27) buyrulur. Resulullah, Hudeybiye`ye çıkmazdan önce görmüştü ki Kendisi ve ashabı güvenlik içinde başlarını kazıtmış ve kısaltmış olarak Mekke`ye girmişlerdi. Bunu ashabına söylemiş, onlar da peygamberin rüyasının hak olduğunu bildiklerinden sevinmişler, müjdelenmişler ve bu sene içinde Mekke`ye gireceklerini zannetmişlerdi. Fakat bu rüya/vizyon Hudeybiye günü gerçekleşmedi. Bunun üzerine Medine`ye dönülünce münafıklar “Vallahi ne kazıttık, ne kısalttık, ne de Mescid-i Haram`ı gördük” diyerek Peygambere dokundurdular. Çünkü münafıklar bunu Peygamberin (sav) gördüğü bir rüya olduğunu zannetmiş onun da gerçekleşmediğini görerek laf atmışlardı. Fakat iş onların düşündüğü gibi değildi.
Ayette geçen “rüya” sadece münafıklar tarafından değil, çok az kişi hariç herkes tarafından Peygamberin (sav) rüyada gördüğü hal olarak bilinmektedir. Fakat aslında bu, bir vizyondur. Yani Peygamber (sav) mescid-i harama girme vizyonuna sahip olduğu için bu rüyayı görmüş bu rüya da ona bir vizyon olmuştur. Aslında bu, peygamberin hayattaki gerçek rüyasıydı. Allah da bu rüyayı yani bu vizyonu onaylamıştır. Tasdik etmiştir. Bunun gibi kim güçlü ve hakiki rüyalara/vizyonlara sahip olursa onun bu vizyonu mutlaka onaylanacaktır. Allah (cc) elçisinin hayattaki rüyasını onayladı. Rüyada ona gösterdiğini de hakikat kıldı. Demek ki iş, rüya ve vizyon sahibi olabilmektedir. Kim hayatta rüya sahibi olursa o fetih sahibi olur. Zira bu ayet “Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” Şeklinde son bulmaktadır. Demek ki fetih; vizyon sahibi, rüya sahibi olmakla başlar.
Güçlü ve hakiki bir vizyon sahibi olmanın sırrı nedir? “Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram`a gireceksiniz.”(Fetih:27) Burada başların tıraş edilmiş olması dikkati çekmektedir. Malum, Hacda başlar traş edilir. Kur`an-ı Kerimde traşa “halkadan” türeme olarak “halk” adı verilir. Halka; “metal veya demir çember, çember şeklinde dizilmiş insan topluluğuna” verilen isimdir. Tıraş ile halkanın birbiriyle ilgisi olabilir mi? Elbette vardır. Çünkü Kur`an`a göre insan hacda saçını tıraş ederken/halkederken aslında zihnindeki halkalardan kurtulmuş oluyor. Böylece başı hafifliyor. Takıntıları, kıl olduğu şeyleri kafasından atmış oluyor. Bu da onu zinde ve diri bir zihin sahibi kılıyor. Bunun gibi kim zihnindeki halkalardan kurtulur, çemberleri kırarsa büyük vizyon sahibi olur. Geleceğin rüyasını kurar.
Hacda tıraş olunur. Çünkü hac amaçtır. Hedeftir. Bunun gibi fert, toplum veya devlet olarak vizyon sahibi olmak isteyen herkes öncelikle kafasını traş ederek zihnindeki halkalardan kurtulacak, çemberleri kıracaktır. Traş edilerek Kafası kabak gibi olan kimseye hakikatler kabak gibi ortaya çıkar. Öyle ya kafanın üzerindeki kıllar bazen hakikati örter.
İnsan, kafasındaki halkalardan kurtulmadıkça orijinal fikirler, güzel düşünceler ortaya koyamaz. Kafasını kazıtmadıkça kıl olduğu şeylerden kurtulamaz. Eğer insan kafasındaki kıllardan, halkalardan kurtulmazsa ufuk sahibi olamaz. Keşif ehli olamaz. Çünkü hep çemberin içinde dönüp dolanır. Peygamber (sav), “halkanın ortasında oturan kimse mel`undur”(Ebü Davud) buyurmuştur. Neden halkanın ortasında oturan kimse lanetlenmiştir? Çünkü bu kimse halkanın içinde dar bir alana, dar bir düşünceye sahiptir. Bu kimsenin vizyon sahibi olması mümkün değildir. Bunun gibi traş olmak, o halkayı kırarak vizyon ve ufuk sahibi olmaktır. Aynı yerde dönüp dolanmaktan kurtulup keşif ve öngörü sahibi olmaktır.
Kim çemberini ve çeperini kırarsa güzel bir rüya ve vizyon sahibi olur. “Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı…” ayetinin sırrıyla bu vizyonu, Hak teala tarafından onaylanır. Hayata geçer. Çemberini kırmayan, çeperini aşamayan, halkayı yaramayan, halkanın ortasında oturmaya devam eden kimse vizyon sahibi olamaz. Bu, “çemberinde gül oya” ancak misali basit düşünceler ve kalıpsal şeyler ortaya koyar.