• DOLAR 34.608
  • EURO 36.659
  • ALTIN 2913.898
  • ...

“O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları fıtık ettik. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?”(Enbiya:30) buyrulur.

Fıtık yapışık olmanın, dikişin zıddıdır. Türkçede fıtık sadece tıbbi bir terim olarak kullanılsa da aslında fıtık bununla sınırlı değildir. Nitekim ayette fıtık, hayatın ortaya çıkmasını sağlayan bir operasyon olarak zikredilmiştir. Tıbbi olarak fıtık “İç organlardan bir parçanın karın çeperlerini geçip bir şişkinlik yapması” manasındadır. Ama hakikat ve marifet sahasında bunun çok daha derin ve hayret edici manaları vardır.

Fıtık yapışık ve bitişik olmanın zıddıdır. Gök ve yer daha önce bitişik idi. Yapışık idi. Bu nedenle aralarında bir hayat belirtisi yoktu. Bunlar soğuk bir kütle idi. Karanlık idi. Aralarında ne iniş ne de çıkış vardı. Birbirlerini cezbetmezlerdi. Ne gökten bir şey iniyor ne de yerden bir şey bitiyordu. Fakat ne zaman gök ve yer fıtık olup birbirinden ayrıldı o zaman hayat ve güzellik ortaya çıktı. Ürün ve semere meydana geldi.

Yapısal olarak insan, kâinatın bir nüvesidir. Dolayısıyla tıbbi manada değil ama hakikat manasında insanın mutlaka fıtık olması gerekir. İnsanın zihninde, aklında ve duygularında bir yırtılmanın, fıtığın olması gerekir ki hayat ve bereket ortaya çıksın. Ayet, kâfirlere hitapla başlayıp sonra fıtıktan bahsediyor. Çünkü küfür de bir tür fıtık olmanın, açığa çıkarmanın zıddıdır. Bu nedenle ayet, onlara fıtık olmanın yani açılmanın, yarılmanın, çeperi aşmanın önemini hatırlatıyor. Bu, insan için kendi farkına varmanın, hayatı idrak etmenin sırrıdır. Aksi takdirde insan kendi çeperi içinde mahsur kalacak, hayati açılımlardan, üretimlerden mahrum kalacaktır. Anılmayan bir şey olacaktır.

Gök, yağmur bıraktığında “ona fıtık oldu” denir. Yeryüzü yeşerip ürün verdiğinde yine “ona fıtık oldu” denir. Demek ki arada canlılığın ve hareketin olması için fıtık olmak gerekir. Demek ki bazen fıtık olmak iyidir. Statik olmak, hep aynı kalmak bir noktadan sonra zihni ve duyguları bitişik ve yapışık hale getirir. Bu da güçlü düşüncelerin, lezzetin, hikmetin ve coşkunun ortaya çıkmasına mani olur.

Yer ve gök fıtık olduktan sonra taban ve tavan oluştu. Zemin ve sema vücut buldu. Fonksiyonel durum ortaya çıktı. Yer göğe müracaat etti, gök de yerden ürün devşirdi. Demek ki fıtık olmadan zemin ve zaman elde edilemez. Fıtık olmadan tavan ve taban mefhumu oluşamaz. Arada müracaat ve yatırım mefhumu, cazibe mefhumu oluşamaz. Binaenaleyh kavuşma mefhumu söz konusu olmaz. Bu, hem birey hem toplum ve hem de devlet için böyledir.

Örneğin bazıları Türkiye`nin dışarıyla ilgilenmesini, dışarıya açılmasını eleştiriyor. İyi de kardeşim ülke fıtık oldu. Attığınız dikişler yırtıldı. İçten gelen güç ve enerjiyi tutamaz hale geldi.

Bazıları bir toplumun veya topluluğun değişmesini yadırgıyor. Bunu bir tür “yozlaşma” olarak görüyor. Oysa bu fıtık olmaktır. Atılmış olan dikişlerin bir noktadan sonra gelen dip dalgasını dizginleyememesidir.

Bazıları Müslümanların düşünce ve fikir dünyasının sadece gelenekle, mevcut hal ile sınırlı kalmasını istiyor iyi de kardeşim, içten gelen ruh ve mana, ortaya çıkan ışık ve enerji bu sistemin fıtık olmasına sebep oluyor.

Bazı bireylerin ömür boyu aynı kalmaları sorundur. Aynı şeyleri söyleyip durmaları problemdir. Bu bir tür yapışıp kalma halidir. Bundan ürün ve bereket hâsıl olmaz. Aşk ve lezzet meydana gelmez. Cazibe oluşmaz.

Hâsılı kelam, bazen ve hatta çoğu zaman fıtık olmak iyidir. Çeperi aşmak güzeldir. Dikişlerden kurtulmak hoştur. Yeni elbiseler diktirmek yakışır. Yeter ki bu durum kontrollü olsun. Sabırla olsun. Nitekim bugün İslâm âlemi tam bir fıtık olma halini yaşıyor ve bunun sonucunda çok güzel şeyler olacaktır. Zira bazen fıtık olmak güzeldir. Hayır ve berekettir.