Medeniyetin iki cenahı
İslâm medeniyetinin iki temel kaidesi ve de cenahı vardır
-Fıkıh
-İnsana değer
Müslümanlar tarih boyunca güçlü bir fıkıh medeniyeti inşa etmeyi başarmışlardır. Bunun sayesinde niceliksel olarak güçlü aile, güçlü toplum, sağlıklı birey her zaman varlığını korumuştur.
İslâm fıkhı, İslâm âleminin çok zor durumda olduğu bu zamanda dahi rolünü en mükemmel şekilde oynamaya devam ediyor. Dünyada aile mefhumu, sıla-i rahim, helal-haram, maruf-münker mefhumları en mükemmel şekilde İslâm âleminde yer alıyor.
Bugün dünyada genç kızlar için çeyiz mefhumu en güçlü şekilde sadece İslâm âleminde vardır. Modern ve batıcı yaşam eğilimi bunda ufak bazı aşınmalara yol açmış olsa da çeyiz, söz, nişan, evlilik hala toplumda manasını ve gücünü koruyor.
Makasıt konusunda fıkhımızda bir takım sorun ve aksaklıklar olsa da fıkhımız rolünü başarılı ve etkileyici bir şekilde ifa ediyor. Çünkü İslâm fıkhı niceliksel olarak güçlü ve sağlıklı bir toplumun kurulmasına fazlasıyla imkân sağlıyor.
“İnsana değer verme” konusuna gelince, maalesef Müslümanlar tarih boyunca bu konuda gerekli seviyeyi tutturamamışlardır. “Din, insan içindir” yerine “insan din içindir” anlayışı hep Müslümanlar için bir sorun teşkil etmiştir. Oysa “insan din için değil, din insan içindir” Evet, “insan, din için değildir. Din insan içindir.” Çünkü ayette Allah cc, “İslâm`ı din olarak size seçtim” buyurur. Dikkat edilirse “sizi İslâm`a seçtim” değil “İslâm`ı size seçtim” buyruluyor. Demek ki önce insan vardır. Ayette geçen “lekum” edatı “sizin için, size, sizin lehinize, size ait” gibi manalara gelmektedir. Burada dikkat edilirse ayette “aleykum-aleyhinizde” geçmiyor. “lekum-lehinize” buyruluyor. Demek ki din insan içindir. İnsanın lehinedir. Eğer böyle olursa insan kendini değerli görür.
Bugün dünyada medeniyet, felsefi ve pratik olarak parçalı bir haldedir. İslâm âlemi fıkıh medeniyetini alırken, Avrupa kendi insanı için de olsa insana değer vermeyi-hümanizma`yı esas almıştır. Bu manada Batıda fıkıh, Doğuda hümanizma-insana değer vermek zayıftır. Batı, fıkıhtan mahrum olmanın sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çünkü aileyi, toplumu ve ahlakı koruyan İslâm`ın fıkıh medeniyetinden mahrumdur. Bu nedenle Avrupa`nın nüfusu azalmaya, toplumu çözülmeye başlamıştır. Bu çözülmeyi de ancak ve sadece İslâm fıkhı önler. Bunun dışında buna bir çare, bir yol asla söz konusu değildir.
İslâm âleminde fıkıh medeniyeti var. Ama insana gerekli değer verilmiyor. Müslüman coğrafyadaki savaşlar, dikta rejimler insanın değerli olduğu algısının oluşmasını engellemeye yöneliktir. İslâm coğrafyasında savaşlarda, baskılarda, kazalarda bir seferde onlarca kişi hayatını kaybettiği halde bu çok umursanmıyor. Oysa Avrupa`da bir seferde kalabalık sayıda insanın hayatını kaybetmesi büyük infial uyandırıyor. İnsanın değerli görülmediği bir yerde fıkıh eksiksiz ve kusursuz uygulansa dahi arzulanan medeniyetin inşası mümkün değildir. Avrupa`da fıkıh yok ama kendi insanına da olsa insana değer ermek vardır. Buna karşılık İslâm âleminde fıkıh vardır ama insana değer vermek istenen düzeyde değildir. Bu nedenle İslâm medeniyetinin iki cenahı iki ayrı yerde bulunuyor. Bunları birleştirebilen uçar.
Modern çağ, İslâm`ın fıkıh medeniyetini; savaşlar, dikta rejimler insana değer verme ilkesini hedef alıyor. Müslümanların insana değer verme sorunu, son bir asrın sorunu değil asırların sorunudur. Huneyn günü çokluğuna güvenen Müslümanlar nerdeyse yeniliyordu. Çünkü kendini kalabalık görmek, kendini değersiz görmektir. Çokluk değersiz olmaktır. Bu nedenle Müslümanların kendilerini, insanı değerli görmeleri gerekir. Unutmamak gerekir ki “yirmi sabırlı kişi iki yüz kişiyi yenebildiği gibi yüz kişi de ancak iki yüz kişiyi yenebiliyor.”(Enfal:65) Neden? Çünkü insanın değeri arttıkça üstün olma kapasitesi artıyor.
Medeniyetin iki cenahı, fıkıh ve insanın değerli olmasıdır. Müslümanlar bu ikisini birleştirmedikçe medeniyet inşa edemezler. Anadolu, Mezopotamya ve İstanbul bu ikisinin birleşebileceği en ideal ve şanslı noktadır. Coğrafi, irfani felsefi ve tarihi olarak bugün dünyada bu şans ve imkâna sahip başka bir yer yoktur. Bu konu o kadar net ve açıktır.