Ümmilik, ümmetin savaş gücüdür
Ümmilik, “okuma yazma bilmemek” şeklinde tarif edilmektedir. Ümmiliğin en meşhur ve kabul gören tanımı budur. Bu nedenle ümmilik sanki ondan kurtulması gereken bir hal olarak görülmektedir. Oysa Peygamberimizin (sav) en önemli vasıflarından biri olan ümmilikten bizim de nasibimiz olmalı ve asla bundan kurtulmak gibi bir çabamızın olmaması gerekir. O halde genel mana itibariyle ümmi olmak ne demektir?
Kur`an-ı Kerim Peygamber(sav)`i “ümmi olan nebi”(Araf:157) diye tavsif eder. Ümm ana demektir. Ümmi de anaya ait olan manasındadır.
Ümmi, anasından doğduğu hal üzere günahsız olan, fıtratı temiz, doğal ortamdan kopmayan hem şehirli hem de taşralı kimse demektir.
Peygamber (sav)`in ümmiliği, ona bilgiyle değil daha çok aşk ve duyguyla bağlı olan kimselerin alanıdır. Ümmilik doğal bilgi, doğal şuurdur. El değmemiş bir fıtrattır.
Herkes İslam âleminin en önemli sorununun cehalet olduğunu söyler. Elbette bu, yabana atılacak bir tespit değildir. Ancak okumamış, kültürü zayıf ve fakat yoğun genç nüfusun İslam âleminin en büyük güç ve enerji kaynağı olduğunu da unutmamak gerekir.
Kültür ve bilgi birikimi, üniversitelerin sayısının artması, zannedildiğinin aksine bir noktada toplumun enerjisini ve gücünü olumsuz etkilemektedir. Çünkü gençlerinin tümü ya da çoğu üniversite okumuş bir toplumun “ümmi” sınıfı yok olur. Dolayısıyla böyle bir toplumun savaş ve mücadele gücü büyük oranda zayıflar. Zira savaş, bilgi ve kültür işi değil, güç ve doğallık işidir. Binaenaleyh ekseriya ümmi kimselerin işidir.
Peygamberin (sav) sabit bir vasfı olduğu için “ümmilik” her zaman ümmetin içinde sabit bir yer tutmalıdır. Bu, peygamber (sav)`e ruh ve gönülden bağlı olan bir sınıftır. Tarihe baktığımızda Müslümanların kazandığı savaşların Bedevi, Koçer ve Yörük gibi ümmi topluluklar tarafından yapıldığını görüyoruz. İlmiye sınıfı bunlara öncülük etmiş fakat asıl vurucu güç daima bunlar olmuştur. Bu yapılar zayıfladıkça doğal olarak Müslümanların savaş gücü de zayıflamıştır.
İslam âlemi teknolojik olarak bugün Avrupa`nın gerisindedir. Fakat nüfus yapısı itibariyle İslam Âlemi, Avrupa`dan en az beş kat daha fazla büyümüştür. Müslümanların genç, dinamik ve önemli bir kısmı ümmi olan genç nüfusu Avrupa`ya karşı en önemli caydırıcı güç iken “üniversite sayılarının artması her ile üniversite açılması” gibi uygulamalar bu dengeyi bozmuştur. Çünkü bu uygulamalarla gençlerin çoğu üniversitelere kaymış bu da genç, dinamik, doğayla iç içe olan ümmi genç nüfusun azalmasına sebep olmuştur. Bunun sonucunda da İslam âleminin savaş gücü olumsuz etkilenmiş, böyle giderse daha da olumsuz etkilenecektir.
Ümmilik, haşa cehalet değildir. Külli ve teslimiyetçi doğal imandır. İç hesabı ve kaydı olmamaktır. Ruh ve enerji kaynağıdır. Günümüzde sürekli artmakta olan şehirli, üniversiteli ve kültürlü gençlik gittikçe bu “ümmi” tabakayı küçültmektedir. O doğal ve el değmemiş alanı daraltmaktadır. Bunun sonucu olarak diplomalı fakat doğal ortamdan kopuk, içten hesabı ve kaydı olan, ruh ve enerji yoksunu bir nesil yetişmektedir.
İslam toplumunda denge, ümmi ve âlim yapının birlikte olmasıdır. Her birisinin farklı rol ve görevleri, kendine has motivasyonları vardır. Gençliğin tamamının kültürlü ve entelektüel olması zararlı olduğu gibi tamamının ümmi olması da istenen ve temenni edilen bir durum değildir. Zira bu, İslam toplumunun dengesidir. Ümmi tabakası olmayan ya da olması gerektiğinden dar olan toplum, mücadele ruh ve gücünden, savaş motivasyonundan yoksundur. Keza entellektüel sınıfı olmayan ya da olması gerektiğinden az olan toplumda ciddi sorunlar yaşanır. Bu nedenle bu dengenin korunması gerekir. Unutmamak gerekir ki İslam ümmetinin bugün en büyük kozu bu dengeye sahip olmasıdır. Aksi takdirde ümmetin eli zayıflar.