Uyku Modu Stratejisi
Ben asla seçimi savaşa benzetmiyorum. Seçim mağlubiyeti kesinlikle bir savaş mağlubiyeti falan değildir. Ancak seçimde alınan olumsuz sonuçlar, yaşanan hayal kırıklığı insanda bir tür “Yenilmişlik Duygusu” oluşturuyor. Bu duygudan hareketle bazı hususları bu köşede “Uyku Modu Stratejisini” okuyucumla paylaşmak istiyorum.
Tarihte ilk defa “Uyku Modu Stratejisi” bir savaştan sonra Müslümanların içinde bulundukları haleti ruhiyeye binaen gerçekleşmiştir. Bunu Kur`an-ı Kerim bize haber vermektedir.
“O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu…” (Enfal: 11) ayeti bunu ifade buyuruyor. Ayette geçen “Nuas” tam bir uyku değil uyuklama halidir. Üzerine çok tatlı bir uyku ağırlığının çökmesi halidir. Bu, tamamen bir uyku değil kendini onarmaya yönelik bir uyuklama durumudur. Nitekim ayette gönlü rahat, kalbi mutmain olanların bu uyuklama haline teslim olduğu, kalbinde hastalık olanların ise bundan mahrum olduğu buyruluyor.
“Uyku Modu” adını verdiğimiz bu stratejiyi Ashab-ı Kehf kıssasında da müşahede ediyoruz. Çünkü onlar da kavimlerinden uzaklaşarak bir mağaraya sığınmış ve orada uyuyakalmışlardı. Uyandıklarında da her şeyin tamamen değiştiğini görmüşlerdi. “Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk. Sonra da iki partiden hangisinin, onların mağarada kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları tekrar uyandırdık.” (Kefh:11-12) Ayetleri bunu buyurmaktadır.
Burada dikkat çeken husus Kehf gençlerinin kulaklarının tıkanmasıdır. Böylece dışarıda olup bitene fazla kulak vermeden kendi âlemlerine daldılar. Çünkü kulak vermek hayırlı işlerde motive olmayı engelliyor. Kendini onarmayı engelliyor. Fakat Kehf gençlerinin gözleri açıktı.
Demek ki başarı ve zafer için her zaman çok faal durumda olmak gerekmiyor. Bazen kendi âlemine çekilip sabretmek, kendini ehil hale getirmek, devrin değişmesini, devranın dönmesini beklemek vaziyetin değişmesi için yeterli oluyor. Çünkü bazen halk adeta hipnotize olmuş gibi, bir düşüncenin, bir akımın, bir şahsın arkasına takılıp gidebiliyor. Bu durumda halkı suçlamak yerine bu devranın, bu döngünün değişmesini beklemek gerekiyor. Bazen kendi âleminde beklemek, kendini onarıp donatmak bir süre toplumu kendi haline bırakıp sadece kendisini anlayan dost ve ahbabıyla bir çevrede olmak aktif hareketten çok daha olumlu ve etkili sonuçlar doğurabiliyor.
“Uyku Modu” adını verdiğimiz strateji aklen naklen ve tarihen sabit bir husustur ve fevkalade etkili bir yoldur. Osmanlının çökmesinden sonra uygulanan, yeri ve zamanı geldiğinde kendini topluma gösteren, inisiyatif alan bir yöntemdir. Türkiye`de esasen tartışma bu yöndedir. Kimisi uyku modunun devam etmesi gerektiğini, henüz toplumun ve dünya şartlarının bu moddan çıkmaya elverişli olmadığını söylerken kimisi de bu moddan çıkmanın zamanının geldiğini düşünüyor. Her birisi de kendi anlayışına göre hareket etmeyi uygun görüyor.
Kehf, dağın içinde sığınılan yer demektir. “Uyku Modu Stratejisi”nde insanların güveni, huzuru aramaları ve arınma ihtiyacını hissetmeleri beklenir.
“Uyku Modu Stratejisi” bir gaflet hali değildir. Tembellik ve inziva değildir. Acizlik, bıkkınlık ve küskünlük değildir. Sadece kendini onarmak ve toplumun ona ihtiyaç duymasını bekleme halidir. Burada tevekkül vardır. Aşırı hizipçiliğin ve kutuplaşmanın olduğu şartlarda insanlar negatif kutbun olumsuzluklarını yaşayıp anlasınlar diye onlara bir fırsat vermektir bu. Şer güçlerin sinirlerinin bozulmasını, güçlerinin zayıflamasını beklemektir. “iki partiden hangisinin hesabı daha doğrudur ortaya çıksın “ diye onları kaldırdık. Ayette geçen “iki parti” ifadesi dikkati çekmektedir.
Ashabı Kehf`in kulakları kapalıydı. Ama gözleri açıktı. “Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı. (Kehf:18) demek ki uyku modu göz kapamak ve korumasız olmak değildir. Çünkü uyku modu hali heybetten yoksun olmak da değildir. Görmezden gelmektir. Vakti gelinceye kadar sabırla beklemek, bu âlemde büyümek için sabretmektir.
Diyarbakır`da menfur bir saldırı sonucu şehit olan Yeni İhya Der başkanı Aytaç Baran Hocamıza Allahtan rahmet diler, ailesine, talebelerine ve dava arkadaşlarına sabrı cemil niyaz ederim.