• DOLAR 34.44
  • EURO 36.34
  • ALTIN 2837.449
  • ...

Resulüm!) Sana hücrelerin-odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.(Hucurat:4)

Bu ayet, odalar-hücreler manasındaki Hucurat suresindedir. Hücre, oda demektir. Fakat aynı zamanda insan vücudunun en küçük yapı taşına da hücre denilmiştir.

Burada birileri Peygamberi kendi hücreleri dışında görerek çağırdıkları için akılsızlıkla vasıflandırılmışlardır. Elhak bu, böyledir. Çünkü Peygamber (sav), insanın hücreleri dışında, başka hücrelerde değil ki çağrılsın. Bilakis o, insanın yapı taşı olan hücrelerinin ta içindedir. Bu nedenle Allah cc “ümmilerin içinde onlardan bir resul diriltmiştir” (Al-i İmran: 164)  buyurur. Çünkü ayette geçen “Baase” fiili hem gönderme hem de diriltmeyle alakalıdır. Bu nedenle kıyamet gününde insanın yeniden diriltilmesi konusuyla alakalı olarak “dirilme günü” anlamına gelen “yevmul baas” adı verilmiştir. İşte Peygamberin baas edilmesi onun aynı zamanda insanın hücrelerinde diriltilmesidir.

İşte Peygamber`in(sav) hücrelerin dışında seslenilmesi onun “baase” olarak insanın içinde, hücrelerinde diriltilmesine aykırıdır. Bu nedenle bu davranış akılsızlık olarak vasıflandırılmıştır.

Peygamberin sevgisini, hürmetini, ona imanı kendi hücrelerinde duymayan kimse akılsızdır. Bu kimsenin kendini savunma güdüsü, kendini kötülükten koruma mekanizması yoktur. O mahcurdur. Yıkık döküktür. Ehliyetsizdir.  Hukukta bu tür kişiler vesayet altına alınır. Unutmamak gerekir ki insanı kötülüklerden alıkoyduğu için akla da hücre ile aynı kökten olarak “hicr” adı verilmiştir.

Peygamber`in (sav) salatı, ruh ve sevgisi insanın dışında hücrelerde olamaz. Bilakis o, insanın hücrelerindedir. Onun orada diriltilmesi ile insan mebus olur. Baase`den türemiş bir kelime olan Mebus, diriltilen ve gönderilen demektir. Mebus olan kimse kavminin temsilcisi ve can damarıdır. Bu nedenle Peygamberi kendi hücrelerinde görmeyen, onu kendi dışındaki hücrelerde telakki eden kimse mahcur kalır. Yetkisiz ve ehliyetsizidir. Asla mebus olmaz. Milletvekili olamaz.

Peygamber (sav) candır. Bu nedenle onun sevgisi ve hürmeti insan hücrelerine sirayet ettiğinde onun hücreleri canlanır. O da bunun sonucu olarak güç ve kuvvet kazanır. Bulunduğu yerde dirilir ve diriltir.

Peygamber (sav) diriliştir bu nedenle her kim ki onu kendi hücrelerinde diriltirse kıymetli, şerefli, özgür ve erdemli bir dirilmeye mazhar olur.

Peygamber (sav) hakikatte insanın hücreleri içindedir. Kim onu dışarıda görerek kendini ona muhtaç görmezse kalbi taşlaşır, canlılığı taşa dönüşür. Akli melekelerini, güzel duygularını kaybeder.

Peygamber (sav) hakikatte insanın içindedir. Kim ona kulak verirse her hücresi ilmin ve hikmetin öğrenildiği suffeye dönüşür. Kendisi de Ashab-ı suffe olur. Aksi takdirde cahil cühela olur.

Peygamber`in (sav) muhabbet ve hürmetinden kendisini müstağni gören kimse mebus olamaz, ancak abesle iştigale eder.

Birileri Peygamberi kendi hücreleri dışına çıkararak onu dışarıda, hariçte görebilir. Haşa onu toplumun hücrelerinden ihraç etmeyi düşünebilir. Kendini ondan soyutlamış olduğu cehaletine kapılabilir. Fakat bu durumda onun sesinin, reyinin, oyunun hiçbir kıymeti yoktur. Mebus(milletvekili) olduğunu zanneder ama aslında abes olur. Boş ve kıymetsiz bir kişidir o.

Belli bir hedefi ve ideali olan herkes kendini kavminin içinde ön planda çıkararak mebus olmaya çalışır. Onların içinde bariz olmayı hedefler. Fakat bedenin, aklının ve kalbinin hücrelerinde Peygamberi görmeyen onu içinde yaşatmayan aksine onu kendi dışında gören kimse mebus olamaz. Kendi kavminin içinde hayat bulamaz. İtibar kazanamaz. Bir an için öyle görünse bile sonra cehalet ve sapıklığıyla mebus değil abes olduğu ortaya çıkar. Halk da kendini ondan beri kılar.

Diyarbakır, Peygamberin sevgisi ve saygısıyla ayağa kalktı. Bazıları da bunu engellemeye kalkıştı. Diyarbakır`da mebus olanlar ile abesle iştigale edenler şimdiden ayrıştı. Milletvekili seçimleri gelmeden neticeler kesinleşti. Kim barajı geçti, kem barajı altında kaldı hepsi ortaya çıktı. Kim mebus oldu kim abes oldu kesinleşti. Diyarbakır, mebuslarını seçti. Diyarbakır, Peygamberin sevgisini ve saygısını tüm hücrelerinde yaşatan, dirilten, kimseleri mebus seçti. Artık Diyarbakır`ın mebusları Peygamber sevdalılarıdır. Peygamberi kendi hücreleri dışında görenler, daha da ileri giderek onun sevgisinin ve saygısının hücrelerde dirilmesini engellemeye kalkışanlar asla mebus olamaz. Onlar ancak abestir, abesle iştigal edenlerdir.

Peygamber sevdalısı Diyarbakır mebuslarına selam olsun!