• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hadise-hadis; sonradan vuku bulan alışılmadık olay ve buna dair gelen haber manasındadır. Buna göre her hadisenin bir izahı, bir haberi vardır. Her hadisin de bir vakıası vardır.

Gerçek olarak hayatta vuku bulan olaya hadise denildiği gibi rüyada görülen olaya da “hadise” denilmektedir. Bu ikisinin de izah edilerek anlaşılması için yapılan çalışmaya, bunların sonucunu görmeye, seyrini kestirmeye  “tevil” denir.  “Rabbin seni seçecek ve sana hadiselerin-rüyaların tevilinden öğretecektir.”(Yusuf: 6) ayeti bunu beyan etmektedir.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki mümin açısından rüyada görülen “hadise” ile hayatta vuku bulan “hadise” arasında gerçeklik açısından herhangi bir fark yoktur. Hangisinin daha gerçek olduğu konusu net değildir. Bu nedenle ikisinin de hakikati ancak tevil-yorum ile anlaşılır. Bu nedenle Müslümanların yaşadıkları sorunları bazen bir rüya gibi görmeleri, bazen de gördükleri rüyaları gerçek kabul etmeleri gerekir. Neticede ikisi de tevile muhtaçtır. İkisinin de tasdik edilerek sağlamasının yapılması gerekir. Bu nedenle Kur`an`da  “Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı.”(Fetih: 27) buyrulur.

Kök olarak tevil, Cebrail`deki “il” lafzıyla bağlantılıdır. Cebrail lafzının sonundaki “il” her şeyin varacağı son nokta manasındadır. Cebrail`deki “Cebr” de mecburi olarak bunun kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedir. Buna göre tevil, mecburi istikameti bilmek, işin varacağı son noktayı görebilmektir. Cebrail, Peygamberlerin ve vahyin destekleyicisi Ruhul Kudüs`tür. Mecburi meyil ve istikameti haber vermektedir. Bu da peygamberlere ve varislerine muazzam ve mutlak bir tevil gücü vermiştir. Bu nedenle Rasulullah (SAV) her hadiseyi doğru tevil etmiş, sonradan olacak hadiselere dair hadisler söylemiştir.

Hakkın ruhu olarak Cebrail (as) dünyada insanlar arasında vaki olan, vuku bulan her hadisenin mecburi istikametini ve nihai vaziyetini Peygamberlerin ve onların varislerinin kalplerine ilka eder. Bu nedenle “İlimde derinleşenler onun tevilini bilir.”(Ali İmran:7)  ve “Onlar kendilerine tevili gelmeyen şeyi yalanlamışlardır.”(Yunus:39) buyrulur. Burada tevil, seyir ve sonuç demektir. Yani sonucu görmedikleri şeyin seyrini inkâr etmişlerdir. İşte bu şekilde iman ve tasdikleri Müslümanlara işin sonucunu görme ve seyrini kestirme melekesini bağışlamıştır.

Cibril`in vazifesi bitmiş değildir. Bilakis hala aktif bir şekilde Hakkın emriyle vazifesini icra etmektedir. Her yıl Kadir gecesinde meleklerle birlikte inerek Allah`ın dilediğine “hadiseleri tevil etme” melekesini ilka eder. Kadir gecesi her şeyin kaderinin takdir edildiği, miktarının tayin edildiği gecedir. İşte bu şekilde Ümmet her zaman işin seyri, kaderi ve miktarı hakkında bilgi sahibi kılınmış oluyor. 

Bu ümmet Cebrail`in himmetine mazhar olmuştur. Çünkü beni israil ve diğer milletler ona düşmandır(Bakara:97). Bu da onların doğru bir takdirde, isabetli bir öngörüde bulunma şans ve kabiliyetine sahip olmalarını engellemiştir. Çünkü hakikatte tevil güç ve kabiliyeti ancak Cebrail as üzerinden bağışlanır. Cebrail, sath-ı maili, mecburi meyli haber verir.

Hadiselerin seyri bir rüya gibi, ya da rüyalarımız hadiseye dönüşmüş olarak cereyan edip gidiyor. Onların mecburi istikameti ve zorunlu neticeleri ehlinin malumudur. Bugün Müslümanların içinde bulundukları vaziyet çok karmaşık görülebilir. Müslümanlar bunun tevilini yapmakta zorlanıyor görünebilir. Fakat hakikat bundan farklıdır. Çünkü Müslümanlar yüce bir noktadan hadiseleri takip etmekte buna dair doğru haberler almaktadır. Bu nedenle durum aleyhlerinde olduğunda vaziyeti sabırla idare etmekte, lehlerinde olduğundaysa hak bir yönetim sergilemektedir.