Hayret etmek hayra alamettir
Hayret ile ihtiyar birbirinin zıddıdır. Hayret, zıtlıklar ve benzerlikler arasında tercihte bulunamama ve bu nedenle çatışma yaşama halidir. Suyun denizde veya havuzda farklı yönlerde çalkalanmasına, bulutların rüzgârın önünde bir o yana bir bu yana savrulmasına da “hayret” denilmiştir. Hayret, bir şaşkınlık halidir ama enerjik ve aktif bir durumdur. Bu nedenle önü açılarak bir tarafa yönlendirildiğinde bu hayret hali enerjiye ve hayra dönüşür.
İhtiyar ise hayırlı bildiğini ve gördüğünü fark etme halidir. Seçilmiş olana muhtar, yaşlanmış olan kimseye ihtiyar denilmesi bununla ilgilidir.
Muhtar hem seçilmiş hem de seçen demektir. Buna göre muhtar halkın iradesi ve ihtiyarıyla seçilmiş olan, kendisi de gerektiğinde kendisini seçenler adına ihtiyarda bulunan kimsedir.
Hayrı bilme ve seçme konusunda mahir olduğu ve istikrarlı bir duruşa sahip olduğu varsayımına binaen yaşlanmış olan kimseye de “ihtiyar” denilmiştir. Çünkü hayat tecrübesiyle ve gençlik hararetinden kurtulmuş olmasıyla ihtiyarın hayrı fark etmede daha isabetli ve daha etkili bir konuma sahip olduğu varsayılır.
İnsanın seçme ve tercih etme serüveninde kat etmesi gereken çok sayıda aşama vardır. Bunların bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
-Hayret
-Hayranlık
-İstihare
-İhtiyar
Hayret ile ihtiyar birbirinin zıddıdır. Fakat ilginçtir, mutlaka her ihtiyarın başında bir hayret, her hayretin sonunda da bir ihtiyar vardır. Çünkü işin aslı hayret etmek, sonu ise ihtiyardır. Önce hayret hali vardır. Şaşkınlık vardır. Hayret tereddüttü ifade eder. Aslında tereddütte bir enerji de vardır. Hayrette tereddüt, ihtiyarda ise istikrar vardır. Tereddütte enerji istikrarda da sükûnet asıldır.
Her şey önce hayretle başlar ve hayret aslında hayra alamettir. Hayretin bir sonraki merhalesi hayranlıktır. Hayranlıkta bir şeye veya kişiye beğeniyle odaklanıp kalmak söz konusudur. Hayranlıkta beğenme vardır ama fark etme durumu henüz ortaya çıkmış değildir. İnsan hayran olduğu kişinin-şeyin arkasında gayri ihtiyari sürüklenebilir. Bu da güzel bir haldir. Lakin hayranlıkta hayrı ve şerri fark etme hali o kadar bariz değildir. Çünkü hayranlıkta zihinsel faaliyet değil, daha çok görsellik ön plandadır. Hayranlıkta bir odaklanma ve kilitlenme hali vardır.
Hayranlık içinde hayrı fark etme hali diğer bir aşamadır. Bu, hayranlığı kısmen sınırlar ama insanı ihtiyar olmaya sevk eder. Hayranlıktaki hazza bu noktadan sonra hayrı fark etmenin lezzeti eşlik eder. Hayranlık içinde hayrı fark etme isteği istihareyi gerektirir. İnsan, neyin kendi hayrına neyin şerrine olacağını bilemez. Bir şeyi hayır bilir, şer çıkar. Şer bilir, hayır çıkar. Allah bilir insan bilemez(Ayet). Bu nedenle istihare ile hayrı fark etme yönüne gitmelidir. İstihare sadece uykuda rüya görmeye taalluk etmez. İstihare hayrı talep etmek ve hayırlı olanı bilmeyi istemektir. Bu nedenle hayır amacıyla bir bilene danışmak da istiharedir ve bu istihare türü rüya yoluyla olan istihareden evladır, önceliklidir. İstihare; hayır gördüğünü seçmek değildir. Hayır olanı bilmeyi istemektir.
Hayranlık içinde istihare en ideal olandır. Bu ikisi birleştiğinde insan artık muhtar olur. Hayrı fark etme ve gösterme konumuna yükselir. Aynı zamanda istihare merciidir. Kendisine gelenlere hayrı gösterir. Onlara hayrı söyler.
Şu an bir seçim-ihtiyar aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Seçilmek isteyenler öncelikle insanlar nezdinde bir hayret hali, bir şaşkınlık durumu oluşturmayı başarmalıdır. Çünkü her şey hayretle başlar. Nitekim aldığımız haberler bölgede insanların HÜDA PAR`a karşı genel bir hayret hali içinde olduğu yönündedir. Bu başlangıç itibariyle fevkalade iyi bir gelişmedir. Bundan bir sonraki aşama, işin hayranlık dercesine varmasıdır. Bu da seçilmek ve fark edilmek isteyenlerin hal ve davranışlarına bağlıdır. İnsanları kendilerine hayran bırakmak, vatandaşların değil onların sorundur. İnsanların önemli bir kısmında HÜDA PAR adaylarına karşı gizli veya açık bir hayranlık hali sezilmektedir. Bu hayranlık hali oturduğunda sıra istihareye geliyor. İnsanlara hayrı göstermek ve isteyene hayrı fark ettirmek kalıyor. Bunun son aşaması ise insanların ihtiyarı ve muhtarı konumuna gelmektir. İşin istikralı bir şekilde o tarafa doğru gittiği görülmektedir. Hayırda acele etmek iyidir. Ama acele sabrın zıddı değildir. Acele, hız kesmeden sabırla yola devam etmektir.
İnsan kendisine karşı hayret halini gördüğünde kendi açısından hayranlık uyandıracak konumda olmaya çalışmalıdır. Bundan sonrasında da istihare merci olarak muhtar olmaya doğru yol almak doğal bir seyirdir.