Araba siyaseti
Geçmişte bir yerde sabit durmadığı, yer değiştirerek sürekli hareket ettiği için Arabistan`daki halka “Arap” hareketli-harekeli olduğu için konuştuğu dile de “Arapça” adı verilmiştir. Sürekli hareket ettiği, tek bir yerde kalmadığı için ulaşım araçlarına “araba” adının verilmesi de bundandır. Bu anlamın sonucu ve gereği olarak Arapça; hareketli, harekelerle sürekli anlam kazanan, kelimeleri de her zaman yeni anlamlar kazanabilen bir dildir.
Arapça, insanı-insanlığı ilme, manaya götüren bir araba hükmündedir. Zaten Arapça ve araba aynı kelimeden türemiştir. Nasıl ki insan arabayla bir yere daha rahat, daha hızlı ulaşabiliyorsa Arapçayla ilme, manaya o denli hızlı ve rahat ulaşır.
Kur`an-ı Kerim Arapçadır. Bunun zıt anlamlısı “acemi” olmaktır. Acem, kelime olarak harekesiz ve bir başına hareket kabiliyeti olmayan manasındadır. Bu nedenle bir aleti ve özellikle arabayı iyi kullanamayan kimseye “acemi” denilmiştir. Acemi, araba sürmeyi tam bilmeyen, yola çıkması hem kendisi hem de başkası için tehlikeli olan kimsedir. Acemi sürücü, ehliyetsizdir ve bir vasıtayı idare etmeye ehil değildir. Bunun gibi Kur`an-ı bilmeyen kimse acemidir. Ehliyet sorunu vardır. Kimseye liderlik yapamaz. Yapacağı hatalar hem kendisi hem de başkası için büyük tehlike arz eder.
Müşrikler ve Yahudiler Kur`an`ın Peygambere bir beşer tarafından öğretildiği iftirasını atınca Hak Teâlâ “Ama bu söyledikleri kişi acemdir”(Nahl:103) buyurdu. Yani acemi olan kimse rehberlik yapamaz. Kur`an`ın Arapça olması her dile ve kültüre araba gibi mana taşımasını, ulaştığı her dile her kültüre kapasite ve hareket kazandırmasını ifade eder.
Arapçanın harfleri noktasız ve harekesiz halde “mu`cem-acem harfler” ismini alırlar. Bu harfler harekete geçtiklerinde hareke(ötre, esre, fetha) almaya başlarlar. Harekesiz olduklarında unvansız ve hareketsizdirler. Dolayısıyla acemidirler. Manasızdırlar. Ama hareket etmeye başladıklarında(i`rab) bir araba gibi insanı ilme ve manaya ulaştırırlar. Bu nedenle Kur`an dili, kültürü ve düşünceyi acemilikten yani statiklikten kurtarır. Ona ruh ve hareket kazandırır.
Arapçaya zıt olan bir kelime de müstehcenliktir. Müstehcenlik sözün veya düşüncenin kalıpsız ve kapsız olmasıdır. Kalıbı sorunlu olan sözün türeme şansı yoktur. Aynı şekilde kalıbı ve kabı bozuk bir düşünce dağılıp yok olur. Bir kültür ve müktesebat oluşturamaz. Tedvine ve derlemeye müsait değildir.
Kur`an`ı ve İslam`ı dava edinen bir hareket her kavim ve topluluktan destek görür. Çünkü her dil ve kültür de kendisini ifade etme kabiliyetine sahiptir. Hiçbir yerde acemilik çekmez. Sınırsız kalıplara sahip olduğu için düşünce ve çözüm üretme gücü fevkalade yüksektir. Onun dilinde müstehcenlik yoktur. Her şey kalıbına uygun kabına münasiptir.
Kur`an-ı ve İslam`ı rakip gören bir düşünce, akım v.s söz ve düşünce kalıplarını yitirerek acemileşir. Asla liderlik vasfına sahip olamaz. Dahası söz ve düşünce kalıplarına edep ve hayâ kabına sahip olmadığı için müstehcenleşir. Cinsel sapıklıkları bile savunacak kadar alçalır.
Bölgenin temsilcisi olduğunu iddia eden BDP örneğin Araplar içinde hiçbir teveccüh görememektedir. Neden, çünkü Kur`an`ın arabasından mahrumdur, acemidir. Sağlam düşünce ve söz kalıplarına sahip olmadığı için her yere arabasını sürememektedir. Dahası müstehcenliği bile savunabilmektedir. Buna mukabil Hür Dava Partisi bölgenin Arapları içinde ciddi bir teveccühe sahiptir. Çünkü Kur`an`ı ve İslam`ı dava etmiş olarak her yere arabasını rahat ve emin bir şekilde sürebilmektedir. Her yere ve her zemine uygun bir kalıba sahiptir. Hiç acemilik yaşamamaktadır. Hür Dava Partisi, araba ehliyetine sahip olduğu için Araplar ona teveccüh etmektedir.
Ehil olmayan sürücü arabasını her yere süremez. Sürse de yol alamaz, çünkü kaza yapar. Onun için kim Kur`an`a sahip çıkarsa o, araba sürme ehliyetine sahiptir. Yol bilir, yordam bilir. Bu nedenle gittiği her yer onundur. Dolayısıyla buraları temsil etme hak ve salahiyetleri onundur.
Her yere araba sürme ehliyet ve kabiliyetine sahip Müslümanlara selam olsun.