• DOLAR 34.596
  • EURO 36.158
  • ALTIN 2997.813
  • ...

Kur`an-ı Kerim`de geçen “düz eden, düzenleyen” anlamındaki “Karia” aslında “kura” ile aynı köktendir. Buna göre karia aslında bir nevi kuradır. Zeminin çok karışık, insanların dağınık ve başıboş olduğu bir zamanda Hak Teâlâ “karia”yı göndererek toplumu, insanı ve zemini idare etmeye ehil olanları kura ile belirler.

“Karia nedir bilir misin? O gün insanlar uçuşan küçük kelebekler gibi savrulacak, dağlar renkli bir yün gibi dağılacaktır.”(Karia:1-5). Bu tasvirin kıyamet sahnesi olması, bunun aynı zamanda toplumun zaman zaman karşılaşacağı duruma dair bir tasvir olabileceği gerçeğini göz ardı etmemizi gerektirmez. Gerçekten dünya, insanlık, evrensel kıyamet olmadan da birebir bu durumla karşılaşabilir. Nitekim İslam dünyası bugün tam anlamıyla bu durumdadır.

Ayet-i kerimede geçen “dağların yün gibi savrulması ve insanların kelebekler gibi dağılması” çok açık genel bir manzarayı ifade ediyor. Çünkü dağlar yerin kazıklarıdır(Nebe:6-7). Bunlar toplumun liderleri, ahlaki ve İslami değerleridir. Demek ki bunların yün gibi olması; onların hafiflemesi ya da hafife alınmasıdır. Yün, tartıda hafif, hacimde kabadır. Yani dağların renkli yün olması liderlerin suretten ibaret hale gelmesi, herhangi bir ağırlığının olmamasıdır. Oysa dağların(cebel) cibilliyetle alakası vardır. Bunların sağlam ve ağır olması gerekir ki cibilliyet korunsun, denge sağlanabilsin. 

Dağların yün gibi savrulması; toplumun ve zeminin denge unsurları olması gereken kimselerin hacimde büyük, kütlede hafif olmasını ifade ediyor. Oysa zemini dengeleyecek, toplumun cibilliyetini koruyacak liderlerin dağ gibi ağır olması, ağır bir kütleye sahip olması gerekir.

Toplum ve zemin içindeki dengeler yün gibi hafif ve savrulmaya müsait olunca haliyle böyle bir toplumda insanlar küçük kelebekler gibi darmadağın olacaktır. Yani aslında insanların kelebekler gibi savrulmasını önleyen dağ misali o ağırlık sahibi liderler ve değerlerdir. Fakat denge kaybolunca insanlar darmadağın olur. Hem maddi olarak hem de değerler açsından dağılır, ne yapacaklarını bilemez hale gelirler. Örneğin Suriye`de dağ misali ağır ve gerçek liderlerin olmaması nasıl dengeleri yok etti. Nasıl toplumu kelebekler gibi darmadağın etti. Dağların, cibilliyet sahibi kimselerin hafif olması nasıl değerleri yok etti. Bütün vahşetleri kanıksanır hale getirdi. Ülkemizde zeminin ve toplumun dengelerinin sarsılması nasıl insanların kelebekler gibi savrulmasına yol açıyor. İşte vaziyetin böyle kaotik olduğu bir anda Hak Teâlâ kariayı gönderir.

 Karia, bir düz etme ve düzeltme hareketidir. Dengeleri yeniden kurma operasyonudur. Kurayı ehli lehine çekme hamlesidir. Evet, toplumun ve zeminin böylesine dağınık olduğu bir zamanda Hak Teâlâ kısmet kurasını ehline verecek bir karia gönderir. O da gelerek önce zemini düz eder. Yani zemini elverişli hale getirir. Sonra da zemini düzenler. Ehil olana kurayı vererek yeniden toplumda dağ misali şahısları cibilliyetin hamisi ve dengeleyicisi olarak tayin eder.

Böyle bir durumda kura, tartısı ağır olana isabet eder. Tartıyı ağır kılan da güzel ameller ve erdemliklerdir. Tartısı ağır olanın toplumun, zeminin dengeleyicisi ve idarecisi olması doğal bir haktır. Elbette karia gelir ve kurayı bunlara isabet ettirir. Yani bunları seçer…

Faziletlerden, güzel amellerden mahrum olanların tartısı hafiftir. Bunların zemini dengeleyici, cibilliyeti koruyucu güç ve kabiliyetleri yoktur. İşte bunlar o savrulan yünlerdir. Fazla ve kalabalık görünürler ama hafiftirler. Hacimleri vardır ama kütleleri yoktur. Kurayı-seçimi hacimlerine dayanarak kazanmaya çalışır, kütlesi ağır olanları oyun dışına itmeye teşebbüs ederler. Fakat bu, beyhude bir iştir. Çünkü zemini ve toplumu idare etme hak ve salahiyeti tartısı ağır olanlara aittir. Kura onlarındır. Onlar ağırlıklarını koyacak ve her şey onların iradesi muvacehesinde tecelli edecektir.

Seçim bir karia ve kuradır. Bozulan dengeleri tesis etme, zemini düz etme ve düzeltme hareketidir. Kelebekler ağır olandan yana tercih kullanır. Çünkü kendileri hafiftir. Ağır olanla kendilerini dengelemek isterler. Kelebekler hacimli olanın değil, kütlesi olanın etrafında toplanacaktır. Bu, bugün olmasa da yarın kaçınılmaz bir şekilde böyle olacaktır. Çünkü tartısı ağır olanlar kazanmış, tartısı hafif olanlar kaybetmiştir. Kura eninde sonunda tartısı ağır olanlara isabet edecek, onları dengeleyici ve idareci yapacaktır. Tartısını ağırlaştırmak yerine hacimlerine güvenerek ağır kütle sahiplerine sataşanlar asla bir şey elde edemeyecek aksine darmadağın olacaklardır.

Tartısını ağır yapmaya çalışarak muvazenede ve kurada ağır çeken Müslümanalar selam olsun.