• DOLAR 34.551
  • EURO 36.243
  • ALTIN 3000.421
  • ...

Hilmi, hikmeti, efendiliği, mertliği, kavmi içinde etkinliği ve uzlaştırıcı kişiliğiyle bilinen kimseye “Seyyit” adı verilir. Aslında Seyyit, siyah manasında olan “esvetten” gelir. Ayrıca gölgesi ve letafeti olduğu için yemyeşil bahçeye de “sevad” adı verilir. Siyahlık, genel perspektif içinde belirginliği ve çarpıcılığı ifade eder. Anılan bu vasıflara sahip olarak toplum içinde bu manada kararlı bir belirginlik oluşturduğu, insanlara serin bir gölge sağladığı için bu vasfa sahip kimselere ”Seyyit” denilmiştir. Büyük arazi parçasına “kara” denilmesi de yine bununla alakalıdır. Anadolu`da ve Kürt coğrafyasında bu vasıf özellikle Peygamberin (SAV) ehl-i beyti için kullanılır. Buralarda sadece ehl-i beyte “Seyyit” ismi verilir.

Zulümden kaçan ehl-i beyt, Kürt coğrafyasında kendisine emin ve muhterem bir yaşam alanı bulmuş, burada seyyitlik misyonunu en güzel şekilde ifa etmiştir. Becirman Köyü`ne yerleşen Seyyit Bilal`i buna örnek verebiliriz.

Seyitler, bulundukları yerlerde gerginliği, asabiyeti, ihtilafı bertaraf eden latif bir gölge vazifesi görmüşlerdir. Belki de bu nedenle “gölge veren” manasına gelen “si-da” daha sonra “Seyda” şeklini alarak genel bir kullanım haline gelmiştir. Yani Kürd coğrafyasında ehl-i ilim için kullanılan “Seyda” aslında “si-da” “gölge veren zat” anlamında olabilir. Hakikaten Seyyitler, bulundukları yerde gölge veren zatlar olmuşlardır. Si-da ifadesi Seyda olmuştur. Öyle veya böyle, Seyyit olmayan Seydalar da bu mektebin tılsımıyla aynı iksire sahip olmuştur. Maddi-manevi rahatsızlığı, huzursuzluğu, gerginliği olan kimseler bunların gölgesinde bu hararetten ve gerginlikten kurtulur, rahatlardı. Asabiyetler, öfkeler, gerginlikler bunların gölgesinde serinliğe dönüşür, hararet içinde kıvrananlar serin ve selamet bulurdu. Seyyitler bulundukları yerde bariz bir kara parçasıdır. Yolunu şaşıran, sığınacak bir yer, demir atacak bir liman arayan kimse kendisini bu kara parçasına atarak selamete ulaşırdı.

Doğal olarak aslen Arap olan Seyyitler, zamanla Kürtleşmişlerdir. Bu, gayet doğal bir durumdur. Ne Seyyitler bunu bir sorun olarak görmüş, ne de Kürtler Kürtleşen seyitlere karşı saygısını yitirmiştir. Aslında burada şöyle bir durum ortaya çıkmıştır: Seyyitlerin Kürtleşmesiyle birlikte aslında Kürtler de Seyyit olmuştur. Yani bunun sonucu olarak Kürtler de Seyyitlerin iksiriyle maddi ve manevi olarak bu yönde bariz bir özellik kazanmıştır. Anadolu`da “Molla-Seyda” payesinin özellikle doğu âlimlerine verilmesi bunun bir sonucudur. Gerçekten doğunun “Molla-Seyda” profili Anadolu`ya çok özel bir kazanımdır ve bunun temelinde Seyyitlerin Kürtleşmesine bağlı olarak Kürtlerin de seyyitleşmesi vardır.

Kürtleşen Seyyitler, Kürt halkına bir iksir ve maya olarak onlara sosyal, kültürel, ilmi ve irfani bir pâye kazandırdı. Hatta bazılarının iddia ettiğinin aksine onlara siyasi bir ruh da verdi. Kürtlerin içindeki ulusalcılar; hem Seyyit hem de Kürt olmayı bir çelişki olarak görüyor, seyitlerin kökeninin Arap olması sebebiyle kendilerinin Seyyit olmadıklarını iddia ediyorlar. Böyle bir yaklaşımın çok şeytani bir hedefi vardır. Çok istisnada olsa Kürtleşen bazı Seyyitlerin de böyle bir komplekse kapılması çok üzüntü vericidir. Ulusalcılar kendilerince haksız da sayılmazlar. Çünkü biliyorlar ki şeceresi Seyyitlerin şeceresiyle birleşen Kürt halkı, asla soysuz ve köksüz işlere tenezzül etmez. Bu nedenle Kürtlerin köklerinden koparılarak şeceresiz bırakılmaları gerektiğine inanıyorlar. Lakin bazı Seyyitlerin böyle düşünmesi anlaşılmaz bir durumdur.

Kürtleşen Seyyitler, Kürt halkı içinde aynı anda hem İslam kimliğine hem de Kürt kimliğine sahip olarak özel bir yükümlülüğe sahiptir. Onlar, Kürt halkının vicdanı ve insafı olmalıdır. Kürt halkının kimliğinin başka yönlere kaymasına engel olmalıdır. Seyitler, Kürt halkının asıl hüviyeti olmalı, tek yönlü bir kimlik talebine razı olmamalıdır.

Geziciler, Diyarbakır`dan medet umuyorlar. Unutulmamalıdır ki Kürtlerin seyyitlik şeceresi bunların köksüz şeceresiyle asla uyuşmaz. Bu nedenle Kürt halkı böyle girişimlere teveccüh etmez, bu amaçla kendisine başvuranların hayallerini boşa çıkarır.

Ana dilde eğitim, Seyyit olan Kürt halkının en doğal ve tartışılmaz hakkıdır. Seyyitler Kürt halkının hem lisanını hem de zihnini temsil ederler. Seyyitlik, Kürt halkının mantığıdır ve bu, böyle devam etmelidir. Bunun için Seyyitler Kürtlere, Kürtler de Seyyitlere sahip çıkmalıdır. Çünkü bu seyyitlik, Kürtlerin seyyitliğidir. Onların efendiliğidir.

Efendiliğinin kaynağını Peygamberin şeceresinden bilenlere selam olsun!