• DOLAR 34.599
  • EURO 36.123
  • ALTIN 2960.928
  • ...
Allah (CC), “kâfirlere az bir mühlet ver.”(Müzzemmil: 11) buyurur. Mühlet, bir amaca ve hikmete binaen sabırla verilen ek süredir. Yani mühlet bizatihi bir süre değil, bitmiş olan süreye ilave olunan kısa bir zaman dilimidir. Buna göre Hakk Teâlâ`nın, zalimlere, kâfirlere verdiği fırsat aslî bir süre değil, ancak bir mühlettir. Dolayısıyla bu, kısa bir süredir. Binaenaleyh bu, onlar için bir imkân değil belki son bir fırsattır.

Allah (CC), “onlara az bir mühlet ver”(Tarık: 17) buyurur. Mühlet veren kimse inisiyatif sahibidir, demektir. Burada ilginç olan, bu ayetler Müslümanların devlet oldukları Medine`de değil, aksine sıkıntı içinde oldukları ve görünürde her hangi bir inisiyatife sahip olmadıkları Mekke`de inmiştir. “Mekke`de Müslümanların ellerinde bir imkan yok ki inisiyatif kullanarak mühlet versinler.” denilebilir. Zahirde bu böyle görünür ancak işin hakikati başkadır. Demek ki her hal u kârda inisiyatif Müslümanlardadır. Mühlet verme gücü onlardadır. Çünkü zaman ve zemin onların ekseninde döner. Fakat bu, Müslümanların “Mühmil” yani “İhmalkâr” olmamaları şartına bağlıdır.
 
İhmal ve mehil kelimeleri, aynı harflerden oluşur. Bu da mehil vermenin ihmale dönüşebileceği riskini ifade ediyor. İhmal; başıboş olmak, vazifeyi ve işi boş vermektir. Kendi başına bırakılan çobansız sürüye, üzerinde nokta bulunması veya bulunmaması gerektiği halde noktası unutulan ya da altına veya üstüne nokta konulan harfe “mühmel-ihmal edilen harf” adı verilir. Örneğin “Şer” deki Şe`nin noktası ihmal edilirse “Şer” “Ser” olur. Ya da tersi olur. Bir şey ser(baş) iken şer, ya da şer iken ser olur. Başıboş bırakılan sürü de ekine zarar verir. Vazifelerini ifa ettikleri, sorumluluk bilincine sahip oldukları, içinde bulundukları şartlarda ihmalkâr davranmadıkları sürece inisiyatif Müslümanlardadır. Zahirde her şey onların aleyhinde görünse bile hakikatte onların lehinedir. Çünkü harflerin altına veya üstüne doğru yerde ve hikmetle noktaları koyma kabiliyeti onlardadır. Mühlet verme, süre tanıma, nokta koyma, imla etme yetki ve kabiliyeti onlara aittir. Yeter ki kâfirlere tanınan mühlete kanarak vazife ve salahiyetlerini ihmal etmesinler. Allah`ın (CC), “onlara mühlet ver” emriyle mühlet verme inisiyatifine sahip olarak Müslümanlar için yenilgi söz konusu olabilir mi?
 
Müslümanlar, kâfirlere ve zalimlere tanınan sürenin bir mühlet olduğunu unutmamalıdır. Aksi takdirde bunu kanıksayarak umutsuzluğa kapılırlar. Böyle olduğunda onlar için mühlet ihmali doğuran bir amile dönüşür. İnisiyatifi yitirmelerine sebep olur.
 
Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecinin aktörleri, buna kıyasla çok kısa bir süre sonra cezaevlerine konuldu. Bu da onlara tanınan sürenin bin yıllık zaman değil, sadece kısa bir mühlet olduğunu ispat ediyor. Yine kısa süre öncesine kadar gücün ellerinden gitmeyeceğini hesap eden karanlık Ergenekon örgütü mensupları, altından kalkamayacakları cezalara çarptırıldılar. Bu da kendilerine tanınan sürenin bir mühlet olduğunun başka bir delilidir.
 
Aynı durumun çok kısa bir mühlet içinde Mısır`ın darbecileri için de gerçekleşeceğine inanıyoruz.  Onlara tanına mühlet sona erecek, hak ettikleri cezalara çarptırılacaklardır. Daha şimdiden kendilerine tanınan mühletin bitme emareleri ortaya çıkmaya başladı. Çünkü zalimlere tanınan mühlet Müslümanların görevlerini ihmal etmelerine yol açmadı. Aksine daha bir azim ve gayretle görevlerine sarıldılar. Gösterdikleri halis çaba, onlara sürur, düşmanlarına ise şer olarak yansımaya başladı.
 
Bütün bunlar kâfirlere tanınan mühletin biz Müslümanlarda ihmale yol açmadığı takdirde inisiyatifin bizde olacağını, Allah`ın izniyle mühlet veren pozisyonunda bizim olduğumuzu, zamanı geldiğinde de biiznillah bunun uygulamaya geçirileceğini ifade ediyor.
 
Özetle, sevinç ve mutluluk duygusu, zafer sevinci hepsi Müslümanın ihmalkâr olmamasına bağlıdır. Ramazanı ve orucu ihmal etmeyen kimseye bayram haktır. Kendilerine tanınan mühletle kâfirlerin iyi günlerde görünmeleri Müslümanların sevincine halel getirmemelidir. Belki halel getirmesi gereken vazife ve salahiyetlere dair ihmalkârlığın olmasıdır. Ramazanı ihmal edene, bu mübarek aya şahit olduğu halde gözlerinin önünde Ramazanın geçip gitmesine seyirci kalana bayram yoktur.
 
Başta okurlarımız olmak üzere tüm Müslümanların Ramazan Bayramı mübarek olsun! Ayrıca Yusufî medreselerde bulunan Muhammed ve Mehmedlerin, Salihlerin, Alilerin, Hasan ve Hüseyinlerin, Eminlerin, Enverlerin, Zülküflerin, Taliplerin, Seyitlerin, Şeriflerin, Farukların, Muhammed Nurların, Abdullah ve Şakirlerin Ramazan Bayramları mübarek olsun; bu bayram, dünya ve ahirette özgürlüğe ve mutluluğa vesile olsun.