Hürriyet tutkunları, hararet tutsakları…
Aynı kökten olan Tahrir; işgalden kurtulmak, hürriyet ise azat olmaktır. Hürriyet, insanın en büyük ideallerinden ve tutkularından birisidir. Hürriyet, esaretin; tahrir de işgalin zıddıdır.
Hürriyet ve hararet aynı köktendir. Hal böyle olunca insanlar çoğu zaman hürriyeti hararetin tesiriyle tanımlamış ve arzulamışlardır. Hararet; nefsin, taassubun ve başkaca fikirlerin ortaya çıkardığı enerjidir. Hararet enerjisiyle özgürlük arayışı, her zaman insanın başvurduğu yollardan birisidir. Lakin bu, hiçbir zaman insana gerçek manada hürriyeti getirememiştir. Çünkü tek başına hararet; insanı tahrir etmeye, onu hür kılmaya yeterli gelmiyor.
İmran`ın Hanımı, Meryem`in annesi ;“Ey Rabbim! Ben karnımdakini özgürce sana adadım”(Ali İmran:35) dediğinde bunu “muharrar” kelimesiyle ifade etti. Meryem`in annesi bununla “onu her türlü meşguliyetten senin için onu azat ettim” demeye getirmiştir. Çünkü o, hürriyetin, ancak kötü enerjinin hararetinden kurtulmakla tahakkuk edeceğine inanıyordu. Hararetin kötü enerjisi ancak insanı esir ediyor. Bu nedenle hür olmak için evvela ve mutlaka bundan kurtulmaya çalışmak gerekir.
Tahrir, işgalden kurtulma anlamındadır. Ama aynı zamanda hesaba ve yazma işine de “tahrir” adı verilir. Demek ki hürriyetin hesap ve kitap boyutu vardır. Yapılan bir işlemde hesap doğru çıktığında buna “tahrir” denir. Yani bu, her türlü yanlışlıktan ve karışıklıktan kurtularak azat olmuş, hür olmuş hesap demektir. Öyle ya, yanlış hesap insanı hür kılacağına onu daha da esaret altına alır.
Harflerin doğru düzgün ve satırların sıralı yazılmasına da “tahrir” adı verilir. Bu şekilde ortaya çıkan bir yazının yanlıştan ve batıldan arınmış olduğu varsayımıyla buna “tahrir” denilmiştir. Buna göre tahririn binaenaleyh hürriyetin hesap ve kitap yönü vardır. Eğer hürriyet, asabiyet ve hararetle talep edilirse bunun sonucunda muhakkak hesap ve kitap hatası olur ki bu da insan için pahalıya mal olur. Bu, hürriyet tutkusu değil, hararet tutkunluğudur. Şeriata karşı örneğin Mısır Tahrir meydanına inenler, hürriyet talipleri mi yoksa hararetin tutsakları mıdır? Bunlar ancak hararet talipleridir. Bunun gibi, hesabı düşünmeden, kitaba uymadan nefsin hesabına yapılan her hareket, özgürlük için değil, hararet içindir. Meryem`in annesi, karnındakini azat ettiğinde hesabını kitabını iyi yapmıştı. Doğru bir tahrir ile bu kararı vermişti. Demek ki insanlar, kendilerinin ve çocuklarının özgürlüğünü doğru hesap ve kitapla, hikmetle elde etmeye çalışmalıdır. Hürriyet, ancak hararetin dengeli olmasıyla gerçekleşir. Hararete dayalı hürriyet arayışı, en nihayet başka bir esaretle sonuçlanır.
Allah(c.c): “Şeytan onları işgal edip onlara Allahın zikrini unutturdu. İşte bunlar hizbuşşeytandır. Haberiniz olsun ki kesin olarak hizbuşşeytan zarara uğramıştır”(Mücadele:19) buyurur. Ayet, şeytanın işgali altında olanları “hizbuşşeytan-şeytanın partisi” olarak beyan buyurmuştur. İşgal, tahririn zıddıdır. Oysa şeytanın taraftarları kendilerini hararetin tesiriyle hür görüyor da olabilir. Fakat hakikat böyle değildir. Çünkü bunlar işgal altında olmak başkasının hesabına meşguliyet içinde olmaktır. Başkasının kitabına göre meşguliyet içinde olmaktır. Böyleyken, bunlara “özgür” demek mümkün mü? Özgürlük, kendi hesap ve kitabına çalışmak, kendi maslahatına olanı seçebilmektir. Fakat şeytanın hizbi için bu, söz konusu değildir. Bu nedenle hürriyet, şeytanın işgalinden tahrir olmaktır. Onun hesap ve kitabına çalışmaktan kurtulmaktır. Şeytan, işgal ettiği kimselere Allahın zikrini unutturur. İnsan için en doğru hesabı ve kitabı yapan Kur`an`ı unutturur. İnsana Allah`ı hatırlamayı unutturur. Bunun sonucunda insan, karanlık ve yakıcı bir işgal altına girer.
Ayette geçen hizbuşşeytanın vasfı, zikri unutması veya ertelemesidir. Çünkü ayette geçen “ensee” hem unutturma hem de erteletme manasına gelir. Demek ki şeytan, sadece unutturmakla kalmıyor, İnsanın hayır ve maslahatına olan şeyleri ona erteletiyor da. Örneğin, “şimdi bunun zamanı değil, sonra bunu üşünürsün. Şimdi şu veya bu dava daha önemlidir” tarzında telkinlerle insana asıl özgürlük yolun unutturarak onu işgal altında tutmaya devam ediyor.
Hürriyet tutkusunun şeytanın işgali ve nefsin kötü enerjisinin hararetiyle kötüye kullanıldığı, yanlış yönetildiği bu zamanda insanı hakikaten hür kılacak, onu şeytanın işgalinden binaenaleyh hizbuşşeytan olmaktan kurtaracak siyasi ve içtimai bir ele şiddetle ihtiyaç vardır. Bunu siyaseten hür bir partiyle, içtimai olarak da hür bir cemaatle gerçekleştirecek, bunun için gayret ve çaba sarf edecek bir harekete ihtiyaç vardır. Hürriyetin tutkusu büyüleyicidir. Eğer bu tutku doğru şekilde tahrir edilmez, sahih şekilde idare edilmezse insanı esarete ve “hizbuşşeytan-şeytanın taraftarı” olmaya mahkûm eder.
İnsanları şeytanın işgalinden kurtararak hür kılmaya çalışan Müslümanlara selam olsun.