• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Güvenilirliği tartışmalı bazı araştırmalara göre Türkiye’de gençlerin % 60’ı İsviçre’de yaşam istiyormuş.

Bu araştırmaya sonuçlarından hareketle gençlerin İsviçre’yi ideal bir yaşam yeri olarak görmeleri, kendi memleketlerini değersiz görmeleri falan hepsi sinir bozucudur. Ama daha da sinir bozan tarafı bu gençlerin İsviçre’yi seçerken hiç inandırıcı olamamalarıdır.

Gençler İsviçre’nin meşhur çikolatasını, peynirlerini falan düşünerek mi bu görüşü ortaya koymuşlar.

Yoksa İsviçre’nin bir dağ köyünde geçen Heidi hikayesinin kahramanına mı öykünüyorlar.

Eğer böyleyse bunun için İsviçre’ye gitmeye gerek yok. Anadolu’nun buna benzer çok güzel köy ve mezraları vardır. Yaz tatilinde dedelerinin yanına gidip pek ala bu duyguyu yaşayabilirler. Peynir, süt, yumurta; inek, keçi hatta eşek ne dersen var. Bunun için illa İsviçre’ye mi gitmek gerekiyor.

Bu gençlere, “ineği otlat” denilecek olursa “yok efendim okuyorum çalışıyorum” deyip bahane üretirler. Ama iş İsviçre’ye gelince beyler orada yaşamak istiyormuş.

Biz bu araştırmanın güvenilirlik derecesini tartışabiliriz. Ama gençlerin içinde böyle maceracı, sadece bir şeylere özenen, ağzı iyi laf eden, her şeye muhalif kayda değer bir kesimin olduğu tartışılmaz bir gerçektir.

Onlara “yaz tatilinde inek otlat” diye rica edilse ağalık taslarlar; ama öte taraftan İsviçre Alplerindeki ineklerin yanında olmayı hayal ederler.

Yaşını almış, hayat içinde yorulmuş şahısların huzuru, sessizliği, doğayı arzulaması son derece anlaşılır bir durumdur. Bazıları bunu İsviçre’de de arayabilir.

Ama bu gençlere ne oluyor? Daha şimdiden böyle düşünüyorlar. Paraları olsa motorun egzozunu açıp büyük bir gürültüyle “vınn” diye yanımızdan geçiverirler.

Hem hareket, adrenalin, macera isteyeceksin hem de İsviçre Alplerinde yaşamayı hayal edeceksin. İşte gençliğin yaman çelişkisi budur.

Tabi burada bütün suçu gençlere atmak insafsızlık olur. Hiç kuşkusuz gençliğin bu hale gelmesinde en büyük sebep eğitim politikalarıdır. Popüler kültürdür. Örnek ve idol diye yanlış kimselerin öne çıkarılmasıdır.

Evet, insanın sükûneti, huzuru arzulaması son derece doğaldır. Ancak gençlerin bunu hayal etmesi çok düşündürücüdür.

Demek ki gençler çok çalışmış, çok yorulmuş, boşluğa düşmüşler ya da hayat mücadelesine girişmeyi göze alamıyorlar. Kestirmeden emekli olmak istiyorlar.

Yani gençlik daha emekleme döneminde emekli olmak istiyor. Yorulmuşlar. Daha emekleme döneminde huzur istiyorlar. Hayat maratonundan kaçmak istiyorlar.

Ya da bu, aslında gençlerin büyük kısmında bilinçaltında var olan doğal hayata olan özlemin bir sonucudur. Ve “zorunlu eğitimin” “zorlu eğitime” dönüşmesi sonucunda böyle bir eğilim içinde olmalarına ol açıyor.

Evet, zorunlu eğitim, gençliğin doğayla, inekle, keçiyle tanışmalarına, haşır neşir olmalarına engel oluyor. Bu da karşımıza yorgun, bitkin, bıkkın bir gençliğin çıkmasına sebep oluyor.

Zorlu, pardon zorunlu eğitimle onları bu kadar yorarsanız İsviçre Alplerinde yaşamak isteyeceklerdir. Çünkü köyde inekle haşır neşir olsalar aileleri, “gidin büyük adam olun” deyip buna izin vermiyorlar. Eğitim politikaları da işi zorunlu kıldığı için zaten bu mümkün de olmuyor ve her tarafı doğa harikası olan memlekette gençlik İsviçre’de yaşama hayali kuruyor.

Diğer bir ifadeyle daha emekleme döneminde emeklilik hayali kuruyor.

Ve maalesef yok böyle bir dünya…