• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

                Covid-19 salgını sürecinde “normalleşme” çok sevilen, herkesin duymak istediği bir kavram haline geldi. Olağanüstü hallerde elbette “normale-doğal olana” dönüş herkesin ümididir.  Ancak şunu belirtmek gerekir ki insanların beklediği “Normalleşme” ile “Hakiki Norm-al” aynı değildir. Zaten eğer eskiye dönülecek olsaydı böyle bir “Düzeltme hareketine” ihtiyaç olmazdı.

                Oysa bu tür olaylar, zaten durumun anormal hale gelmesinin bir sonucudur. Dolayısıyla normalleşme, öncesinden çok daha farklı bir standart ve ayarların olacağını hesap ederek beklenmelidir. Normalleşmeyle birlikte “normalin” ne olacağının tayin edilmesi gerekir. Yoksa normalleşme diye beklenen şey belki de “anormalleşmedir”. Baktığımızda bu süreçte normalleşme; önceki hale, eskiye dönüş olarak ifade ediliyor. Yani bu, aslında bir tür “gericiliktir”. Dolayısıyla “Gerici bir normalleşme” özlemidir.

                Günde beş vakit namazda “bizi istikametli yola ilet” deriz. Bunu “normal, doğal, tabii olana ilet” diye de anlayabiliriz. Çünkü hayat sürekli insanı standart olandan saptırır ve savurur. Verilerin toplanma ve hesaplanmasında standart sapmalar çok olduğu için günde beş kere “normalleşmeyi” talep ederiz. Normal olana dönüşü istemek iyidir, hoştur; lakin evvela ve mutlaka normal olanın tespiti gerekir. Kime göre “Normal” kime göre “Anormal”? Bu süreçte istikametin ne anlama geldiği daha iyi anlaşıldı. Hak Teâlâ, standardı, ayarları düzeltmek için müdahale eder. Ama insanların çoğu yine de ısrarla ayarı bozuk standardı, normalleşme adına anormalleşmeyi talep etmeye devam ediyor.

Şimdi normalleşmeden beklenenler nelerdir?

Yoksa normalleşmeden beklenen bunlar mıdır?

-Eskiden olduğu gibi norm-kural tanımadan insanlar sadece keyiflerine göre yaşamaya devam etsin.

-Bu süreçte köylerine dönen “şehirli” ahali, asgari ücretle dahi olsa tekrar şehirleri doldursun. Köyler boşalsın.

-Köy ahalisi bile yumurta satın almaya devam etsin.

-Küreselleşmenin yol açtığı körleşme devam etsin. Örneğin gençlik Kore’de çıkan bir saçmalığa bile kör olmasın.

-Eskiden olduğu gibi tekrar beton yapılar her tarafı kaplasın. Bodrum katlarının ismi “bahçe katı” olmaya devam etsin.

-Yine kadın-erkek ilişkisi aşırı uçlar arasında tartışılmaya devam etsin.

-“Sosyal adalet” mefhumu sadece sözde kalsın.

-Her şeyin ayarı bozulsun, sosyete altın takmaktan nefret etmeye devam etsin.

-İnsanlar para kazandıkça estetik ameliyatla, makyajla güzellik tezviratı yapmaya devam etsin.

-Zekâyı, zihni ve ahlakı körelten diziler reyting yapmaya devam etsin.

-Zorunlu eğitim zorlu bir eğitim maratonu olmaya devam etsin.

-Sınavlar kalkacak denildikçe daha fazla sınav olsun.

-Popüler kültürle herkesin ağzı laf etsin; ama kimse bir şey anlamasın.

-Dünyadaki mücadele medeniyet inşası için değil kim daha güçlü takıntısıyla devam etsin.

-Sağlık sistemi insanlara sağlıklı bir yaşam sunmak yerine daha fazla insan ömrünü uzatma aracı olmaya devam etsin.

-Ölenler için “hayatını kaybetti” denmeye devam edilsin.

-Tüm hatunların “ev hanımlığı” stajına tabi tutulduğu bu süreçte çalışan hanımlar, evi otel gibi kullanmaya devam etsin.

-İnsanlar evden daha da nefret edip evlenmeyi banal görsün.

-Tahsilli olmak yerine yine okullu olmak marifet sayılsın.

-Serpme kahvaltı görgüsüzlüğü yine devam etsin.

-Tüketim, israf ve açgözlülük alıp başını yürüsün.

-Birilerinin bir oturuştaki restoran masrafı asgari ücrete denk gelsin.

-Hazır faizler de düşmüşken herkes bankalara hücum edip “balon zenginler” cipleriyle arz-ı endam etsin.

-Çevre, gürültü ve görüntü kirliliği devam etsin.

-Dünyanın dört bir yanında savaşlar katliamlar devam etsin.

-Mülteciler denizlerde boğulmaya devam etsin.

-Dolar rezerv para olmaya devam etsin.

-Para dâhil her şeyde dijitalleşme devam etsin.

-Gençlik için popüler ve idol tipler futbolcular, dansçılar, şarkıcılar, popçular ve rakçılar olmaya devam etsin.

-İnsanlar şuursuzca sırf eğlence olsun diye gezmeye tozmaya devam etsin.

-İnsanlar biraz havalar ısındı mı klimaya yüklenmeye devam etsin.

-İnsanlar hakikate bakmadan kendilerini boş akımlara kaptırmaya devam etsin.

-İnsanlar cüretli bir şekilde doğal yasalarla inatlaşarak kobaylık etmeye devam etsin.

 

                Bunun ucu açık. Daha çok madde eklenebilir. Normalleşme tartışılsın ama normalleşmenin normali ne? Evvela bu tartışılsın. Önce normal olanın tespit edilmesi gerekir. Yoksa “normalleşme” denilen şey belki de “anormalleşmenin” ve “gericiliğin” ta kendisidir.

 

Bizden söylemesi…