Uçurtmadan medet ummak
Uçurtmayı herkes bilir. Uçurtmalar baharın en güzel şenliğidir. Çocukça sevinci, içteki duyguların adeta havaya uçmasını ifade eder.
Uçurtma, baharla birlikte dirilen, canlanan ruhlardaki uçma dürtüsünün somut nişanıdır.
Çocuklar, baharda bilhassa Nisan ayında en güzel hava ve koku esintisinin yayıldığı dönemde ruhlarının coşkusunu, neşesini bu yolla ifade ediyorlar.
Uçurtma; “dirilişin yerde, şenliğin gökte” olduğunu ifade eden çok sağlam, çok ince duyguların şahane örneğidir.
Demek ki insan; kışın soğuk ve kesif tabakasından uyandı mı ayağa kalktı mı sadece koşmakla yetinmez bir de uçmayı ister.
Uçma pratiği kuşlarla özdeşleşmiş olsa da insanın uçma duygusu hiçbir şeyle kıyaslanmaz. İnsan, bedenini uçurmayı başaramadan da ruhuyla, hayalleriyle uçmayı esas alıyordu. Ve bedenini uçurmasını sağlayan da budur.
Uçurtma, uçma isteğinin en doğal, en masum, en güzel halidir. Dünyanın her yerinde uçurtma olmaz. Çünkü uçurtmaya elverişli hava ve atmosfer yok. Bu açıdan çok şanslıyız. Güneşimiz, toprağımız ve havamız çok güzel. İçimiz ısınınca ruhumuz coşar, aşka gelir; aşka gelince de özgürlüğü arar. Özgürlüğü bulunca da aşka döner.
Virüs, karantina, korona, salgın gibi sözcüklerin neredeyse tek gündem olduğu bu dönemde uçurtma ayrı bir anlam taşıyor, özel mesajlar veriyor. Anadolu’da bu sene uçurtmalara ayrı bir ilgi var. Sadece çocuklar değil yetişkinler bile uçurtma uçuruyor. Bunu çocukça bir duygu olarak tanımlamak işin özünü izah etmekten aciz bir yaklaşım olur. Çünkü bunlar, kuşatılmışlık hallerinde insanların, özgürlüğü gökte aradığının delilidir.
İnsanlar normal zamanlarda kuşatılmışlığı pek hissetmezler. Çünkü dünya meşgaleleri onlarda bu duygunun yüzeye çıkmasına engel olur. “Her insanın kuşunu boynuna astık…” (İsra:13) Her insanın kuşu boynundadır. Yoğun meşgaleden, yaşadığı savrulmalardan dolayı kuşunun bağını çözmeyi düşünmez. Çocuklar ise temiz fıtratlarıyla kuşlarını salmayı uçurtma uçurarak gösterirler.
Hayatın içinde yaşanan savrulmalar bir nevi uçmanın yerine geçiyor. Zira uçmak anlamında olan “tayyare” aynı zamanda “savrulma” manasına da gelir. Bu nedenle uçmak hem özgürlük hem de uğursuzluk ve salgın anlamı taşır. Çünkü uçmak nizami olmazsa gerekli irtifaya ulaşmazsa savrulma şeklinde olur; uçuruma götürür. Yere yakın olursa salgına dönüşür. Virüsler, haşereler havada uçuşarak insana bulaşır. Nitekim Kur’an’da “savrulma ile uçma” arasındaki fark özellikle vurgulanmıştır. “Adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın olan bir günden korkarlar.”(İnsan:7)
Ayette geçen “müstatir” hem uçucu hem de salgın manasındadır.
Hayırlar, güzellikler de öyledir. Bazıları uçma vasfına, bazıları da uçucu niteliğe sahiptir. Uçanlar gider yerini bulur, haneye yazılır. Uçuşanlar ise buhar olup gider.
İnsanın uçma duygusu hiç bu kadar zirve yapmamıştı. Uçaklar bile durdu. Bu da insanlarda uçma duygusunu daha da kamçıladı. Bütün bunların özeti şudur, karantina ve kuşatılmışlık insanda uçma duygusunu harekete geçiriyor. Masum ve temiz fıtratlarıyla çocuklar daha hayatlarının baharında bu duyguyu uçurtmalarla dindirmeye çalışıyor. Bunu daha önce “çocukça” gören büyükler şimdi aynı davranış biçimini sergiliyor. Fırsatını bulan büyükler uçurtma uçuruyor. Aklı ermeyenler bunu psikolojik tahlillere tabi tutabilirler. Ama bu işin sırrı başkadır.
Uçurtma uçuran büyükler çocuklaşmadı sadece, kuşatılma duygusunu da yakından hissetti ve bu yolla özgürlük duygularını dindirmeye çalıştı. Çünkü insanın özgürlük arayışı göklerde(n)dir. Çünkü insanın geldiği yer orasıdır. Nokta.
Bu dönemde yapılacak en güzel işlerden biri de bu anlayışla evlerin damlarından, balkonlarından uçurtma uçurmaktır.
Uçurtmadan da özgürlük için medet ummak güzeldir. Ama uçmadan medet ummak ancak gaflete sürükler.