• DOLAR 34.542
  • EURO 36.005
  • ALTIN 3007.744
  • ...

Şimdi elektrik diyorlar da bunun sözlük anlamını geneli bilmiyor. Oysa kısa bir süre öncesine kadar elektriğin ismi CEREYAN idi. Cereyan da “akım” demektir.

Çünkü elektrik genel olarak suyun mecrasında akmasından, havanın belirli yönde cereyan etmesinden elde edilir.

Buna göre her şey mecrasında aktığında bol bol elektrik akımı elde edilir.

Suyun cereyan oluşturması için bir mecrada akması gerekir.

Eğer su, bir mecrada değil de yerin sathında akarsa buna sel ya da taşkın denir. Sel, mecrasında akmayan sudur. Binaenaleyh bunun cereyanı yoktur. Bundan ışık elde edilmez. Bu sudan başka türlü de istifade edilmez. Çünkü o su başıboştur.

Eğer suyun debisi az ise yine ondan istenen miktarda bir akım ve de cereyan elde edilemez.

Hâsılı kelam cereyanın-elektriğin elde edilmesi için her şeyin kıvamında kararında mecrasında akması gerekir.

Su örneği her iş ve icraat için de geçerlidir. Mesela ekonomide kullanılan “CARİ AÇIK” tabiri vardır. Cari açık, bir ülkenin ithal ettiği malların ihraç ettiği mallardan fazla olması durumudur.

Ülkeye iki nehrin aktığını düşünelim. Biri içe diğeri dışa doğru akıyor. Eğer dışarıya akan suyun miktarı içe akan suyun miktarından daha az ise “cari açık” olur. Eğer dışarıya akan nehrin miktarı içe akandan daha fazla ise “cari fazla” olur.

Demek ki her şey mecrasında, yeterli miktarda akmalıdır. Dışarıya akan da mutlaka içeriye akandan fazla olmalıdır.

Bir ülkede siyaset, ekonomi, aile, ahlak, hukuk, eğitim, kültür… Bunların her birinin bir mecrası, doğal bir akış yönü vardır. Bunlar doğal mecrada aktığında cari açık olmaz, aksine cari fazla olur.

Ve işler doğal mecrada akmadığında moraller bozulur, motivasyon düşer, azim kırılır. Bu da cereyanın-akımın zayıflamasına sebep olur. Bu da somut olarak enerji miktarının düşmesiyle sonuçlanır.

Aslında Türkiye’de bariz bir akım ve enerji düşüklüğü söz konusudur. Çünkü işler doğal mecralarında akmıyor. İsraf, açgözlülük, tamah, yozlaşma ve benzeri birçok faktör kaynakların mecrasında derin çukurlar oluşturuyor. Kara delikler açıyor. Bu da kaynakların akarak güçlü bir akım oluşturmalarına engel oluyor.

Aile, gençlik, toplum… Tümünde bariz bir enerji düşüklüğü gözlemleniyor. Çünkü sağlam, güçlü, faydalı akımlar yok. Güçlü cereyanlar yok. Var olanlar da çok basit, çok yapay ve maalesef çok zararlı akımlardır. Bunlar da istenen o güçlü enerjiyi üretemediği gibi mecraya, enerji nakil hatlarına zarar veriyor.

Bir ülkede moraller güçlüyse, mana, ilim, bilgi, ahlak, terbiye, erdem varsa, insanlar mutluysa, güçlü akımlar oluşur. Bu akımlar da büyük bir enerji ortaya çıkarır. O zaman enerji fazlası olur.

Ne yazık ki zararlı akımlar enerji oluşturmuyor. Bilakis enerjiyi boşa harcayarak enerji açığına sebep oluyor.

Bu takdirde elektriğe zam yapmanın gerekçesi ve mazereti olmaz.

Ayrıca enerji açığını kapatmanın yolu zamlar değildir. Bunun en kestirme en köklü çözümü Kaynakların mecrasını, akış yönünü ıslah etmektir.

Bu nedenle aslında yapılan elektrik zammı değil, cereyanın zammıdır.

Ahlaki, manevi, siyasi, ekonomik cari açığı kapatma zammıdır.

Ve yapılan elektrik zammı değil cereyanın zayıf olmasından kaynaklanan bir zamdır.

Ve ne yazık ki elektrik zammı cereyanın açığını kapatamaz.