Yakaza uyanış manasına geliyor. İnsanın uykusu iki çeşittir. Normal uyku sonucu bütün duyular işlevsiz kalır. Uyanıkken işiten ve buna bir cevap veren bir kimse uykudayken ne duyar ne de cevap verir. Uyanıkken anlayan ve ona göre tepki gösteren bir şahıs uykudayken ne anlar ve ne de bunun sonucu olarak tepki gösterir. İnsanın bütün değerli faaliyetleri ve kabiliyetleri uyanık olduğu vakit vuku bulur.
Diğer bir uyku çeşidi de ruhi uykudur. Bir insan zahiri olarak uyanık olduğu halde ruhi, batıni ve hakikatte uykuda olma durumu söz konusu olabilir. Örneğin sınıfta oturan bir öğrenciyi düşünün ki bütün benliğiyle ve duyularıyla başka yerdedir. Bu yüzden sınıfta işlenen konudan habersiz kalır. Genelde bu tip durumlar yaşayan kişilere ' uyuyor musun?' ' Neredesin?' gibi kinayeli sorular sorarlar. Bu gafleti, hem mekansal, hem durumsal ve hem de görevseldir.
Bu uyku hali ilk bahsettiğimiz normal uyku haliyle asla mukayese edilemez. İrfan kültüründe bu uykudan uyanışa 'Yakaza' deniliyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v)`in şu güzel rivayetine dikkat edelim.
'İnsanlar uykudalar, öldüklerinde uyanırlar.'
Bu nasıl bir uykudur ve bu ölüm nasıl bir uyanıştır?
Enbiyalar melekûti alemin hakikatlerinin maddi alemin hakikatlerinden daha değerli olduğunu beyan etmişlerdir. Maddi alemin değerlerine dalıp içinde boğulan bir kimse, bunun farkında olmayabilir ve ya buna inanmayabilir. Daha sonra beyan edeceğimiz ayetin beyanına göre insanlar öldükleri zaman maddi perdeler kaldırılır. Onların berzah gözleri maddi alemin gerçeklerini görmeye başlar. Sanki şimdiye kadar uykudaydılar ve yeni uyanıp o maddi alemin gerçeklerini görmeye başladılar. Tıpkı sınıfta normal bir şekilde uykuya dalan bir öğrenci gibi ortamdan ve konudan habersiz ve hiçbir şey duymuyordur. Öğretmenin sorduğu soru ve anlattığı her şeyden gafildir. Uyandığı zaman bunun farkına varacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) den nakledilen bu rivayet aynı durumu tarif etmektedir. Bu alemde olup hakikatlerden, etrafında dönen alemden, maddi ve melekûti dünyadan öylesine habersizdirler ki sanki uykudadırlar. Onlar uyanınca farkına varırlar.
İnsanın gafil olması durumunda, onun topraktan geldiği, toprağa döneceği ve sadece madde aleminde var olduğuna dair düşünmesine, ona göre hareket etmesine sebep olur. Dünyaya olan bağlılık, insanın yüce hayat felsefesinin unutulup gaflet boşluğuna düşmesine neden olur. Böylece değer ile değersizliği ya da çirkinliği birbirinden ayırt edemez. Halbuki gafil olmak veya hakikati bilmemek hakikati değiştirmez. Sadece onun hakikatle olan ilişkisini sekteye uğratır. Makam, gurur, mal ve şöhret tutkusu de aklı örten ve devre dışı bırakan, onun uyanmasına ve hakikati anlamasına izin vermeyen etkenlerdir.
Lakin her ne kadar maddi alemde yaşadığı gerçeği ile yüz yüze olsa bile, bir şekilde uyanıp aslında yüce alemlere ait olduğunu anlarsa bu halete Yakaza –uyanış- denilir. Bu; uykuda olma ve mest olma durumunun zıttı bir durumdur.
'Ey iman edenler! Size ne oldu ki, 'Allah yolunda, savaşa çıkın' dendiği zaman yere ağırlık edip (yüklenip) kaldınız? Oysa dünya hayatının geçimi ahirete göre pek az bir şeydir.'(Tövbe:38)
Teşhiste sorun olunca değer ve değerlere zıt olan şeyler arasındaki farkı görülmez. Dünyanın zahiri nimetleri ve zevklerini görüp bilmek ve daha yüce lezzetlerden gafil olmak bunun sonucudur.
Kur`an-ı Kerim, insanların madde ötesine olan ilgisizliklerini ve dünyaya dalmış olmalarını gaflet olarak tanımlıyor.
'Onlar, dünya hayatından (yalnızca) zahirde olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.'(Rum:7)
İnsan uyandığı zaman kendine gelir ve her ne kadar topraktan gelse de toprağın ötesi ile alakalı olduğunu ve o ötelere doğru gideceğini bilir. Hz. Ali (kv) Nehc`ül Belağa da şöyle buyuruyor:
'İnsanlar dünyanın zahirine bakarken, Allah'ın velileri, onun batınına bakarlar; insanlar dünyanın bugünüyle meşgul olurken (çabuk elde edilen şeyler peşinde koşarken), onlar dünyanın sonuyla (ahiret hazırlığıyla) meşgul olurlar.'
Yine şöyle buyuruyor:
'Dünya ancak kör (kalpli) olanların görme sınırının son noktasıdır, dünyanın ötesinde ne olduğunu görmez. İnsan basiretiyle dünyayı deler geçer ve (esas) dünyanın öteki dünya olduğunu bilir. Bu yüzden basiretli kimse dünyadan yüz çevirir, kör ise ona yönelir. Basiretli kimse ondan azık toplar, kör ise onun için azık biriktirir.'
Gaflet ehli, dost diyarından gafil ve geçici alemlere meftun olmuşlar. Madde alemine bağımlı Mabuda doğru gitmede ve lahuti aleme yönelmeden geri kalmışlardır. Hafız diyor ki:
که ای بلندنظر شاهباز سدره نشین
نشیمن تو نه این کنج محنت آبادست
'Ey bu pespaye yuvaya konan kartal
Senin yerin bu elem dolu mekan değildir.'