Yeni araştırmalar, birçok insanın yaşadığı bu tekrar eden geç kalma durumunun arkasında “zaman körlüğü” adı verilen nörolojik bir durumun olabileceğini gösterdi. Tembellik ya da ihmalkârlıktan tamamen farklı olan bu durum, bireyin zamanı algılamasını ve süreleri doğru bir şekilde tahmin etme yetisini doğrudan etkiliyor.
Uzmanlara göre bu sorunun temelinde, beynin yürütücü işlevlerinde meydana gelen bir bozukluk yatıyor. Bu mekanizma, çalışma belleği ve bilişsel esneklik gibi işlevleri içeriyor. Zaman körlüğü yaşayan biri, tembel değil; zaman aralıklarını tahmin etmekte gerçek bir zorluk yaşıyor. Bu nedenle sabah hazırlanmak için ne kadar süreye ihtiyaç duyduğunu yanlış hesaplıyor ya da bir işe dalarak zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyor.
Dikkat çekici olan bir diğer bilgi ise bu durumun otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), obsesif kompulsif bozukluk (OKB), travmatik beyin hasarları, depresyon, anksiyete ve hatta Parkinson ya da Multipl Skleroz gibi nörolojik hastalıklarla ilişkili olabileceği. Uzmanlara göre, beynin ön frontal korteks ve beyincik gibi zamanla ilgili bölümlerinde meydana gelen değişiklikler, bu durumu tetikliyor.
Michigan’daki Henry Ford Health Merkezi’nde görevli psikiyatrist Dr. Moran Sivanandan, Fox News Digital’e verdiği demeçte, zaman körlüğünün temel özelliğinin “zaman aralıklarını tahmin edememe” olduğunu belirtti. Bu durum kişinin zaman yönetimini ve günlük yaşam organizasyonunu ciddi şekilde etkiliyor.
Kaliforniya’daki Lori Singer Davranışsal Hizmetler Merkezi’nden sertifikalı davranış analisti Lori Singer da, bu durumu “zamanın geçişini düzgün işleyememe” olarak tanımlıyor. Singer’a göre bu kişiler genellikle bir görev sırasında geçen ya da kalan süreyi doğru değerlendiremiyor. Örneğin sabah hazırlanmak için gereken süreyi yanlış tahmin edip evden geç çıkıyorlar ve randevulara gecikiyorlar. Uzmanlar ayrıca, bazı kişilerin bir işe aşırı odaklanması (hiper-fokus) nedeniyle zaman kavramını tamamen kaybedebileceğini söylüyor.
Zaman körlüğünün tedavisi ise çok yönlü bir yaklaşım gerektiriyor. Uzmanlar bu duruma yönelik olarak büyük görevleri küçük adımlara ayırmak, görsel zamanlayıcılar ve alarm cihazları kullanmak gibi stratejiler geliştiriyor. Bu noktada beynin zamanı tahmin etmeyi öğrenebilmesi için sabit günlük rutinler oluşturmak oldukça önemli. Örneğin her sabah aynı sırayla aktiviteleri yapmak bu alışkanlığın temelini oluşturabilir.
En önemli noktalardan biri ise bu durumun toplum tarafından anlaşılması. Kronik gecikmenin kişisel bir tercih değil, tıbbi bir durum olabileceğini fark etmek, bu insanlara karşı yaklaşımımızı tamamen değiştirebilir ve daha anlayışlı, etkili çözümlerin önünü açabilir.