Soykırımcı Netanyahu, Washington’da esirlerin aileleriyle yaptığı görüşmede şunları söyledi: “Gazze’deki savaşı, ateşkesin ardından 60 gün içinde bitirmek istiyoruz.”

Netanyahu ayrıca, “Hamas’ın Gazze’de kalmasına izin vermeyeceğim. Bu olmayacak. Bu konuda taviz vermem. Son rehineye kadar herkesin Gazze’den çıkması için çalışacağım. Kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak imkânsız ama ilk sekiz rehinenin sağ olarak ayrılmasıyla son iki rehinenin ayrılması arasında, Witkoff planı çerçevesinde, bu süreçte tüm savaşı sona erdirmek için çalışacağız.

Sizinle paylaşamayacağım bazı şeyler var. Sessizce yürütülen işler var ve gizli kalmaları gerekiyor. Ama doğru yoldayız. İşler ilerliyor. Biraz zaman alacak. Sabırlı olun.” dedi.

Soykırımcı Netanyahu'nun açıklamasından öne çıkanlar;

Şu anda, hayatta kalan rehinelerin ve hayatını kaybedenlerin yarısının serbest bırakılması karşılığında geçici 60 günlük bir ateşkes sağlamaya çalışıyoruz. Bu ateşkesin başlangıcında, savaşın kalıcı olarak sona erdirilmesi için müzakereler başlayacak; yani kalıcı bir ateşkes hedefleniyor.

Bu hedefe ulaşmak için belirlediğimiz asgari koşullar karşılanmalıdır: Hamas silah bırakmalı, Gazze silahsızlandırılmalı ve Hamas’ın artık ne askeri ne de yönetimsel bir yetkisi kalmamalıdır. Bunlar bizim temel taleplerimizdir.

Eğer bu hedefler müzakereler yoluyla elde edilebilirse—harika. Eğer olmazsa ve müzakereler 60 gün içinde başarısız olursa, bu hedefleri başka yollarla—kahraman ordumuzun gücüyle—gerçekleştireceğiz.

İran’ın nükleer tehdidi konusunda da aynı şeyi söyledik. Eğer ABD ile İran arasında yürütülecek 60 günlük müzakerelerle çözülebilirse—mükemmel. Ama çözülmezse, başka şekilde ele alınacaktır.

Halkın, askerlerin ve yedek kuvvetlerin 'Neden bu kadar uzun sürdü?' şeklindeki sorularını duyuyorum. Öncelikle, bu savaş alanı dünyada hiçbir ordunun karşı karşıya kaldığına benzemiyor. Savaşçılarımızın cesareti, şehitlerimizin fedakarlığı ve stratejik dehamız sayesinde, Hamas’ın askeri yeteneklerinin büyük kısmını ortadan kaldırdık—ama hepsini değil. Hâlâ binlerce silahlı savaşçı var. Hedefimiz, diplomasi ve askeri güç yoluyla hareket etmek; diplomasi başarısız olursa, görevi kuvvetle tamamlamaktır.

Ayrıca bir Amerikan ambargosu ile de karşı karşıya kaldık—‘Refah’a girmeyin’, ‘Phidelphia Koridoru’nu geçmeyin’ dediler. Bunlar kolay engeller değildi. Bunları aştık ve şimdi operasyonu tamamlamayı hedefliyoruz. Hatırlatmak isterim ki, son birkaç ayda tarihteki en dikkat çekici askeri operasyonlardan birini planlarken ve başlatırken, Gazze içinde ilerlemeye, rehineleri—hayatta olanları ve şehit düşenleri—geri getirmeye de devam ettik. Bu görevden asla vazgeçmedik.

Bize, ‘Savaşa dönemezsiniz’ dediler. İlk ateşkesten sonra savaşa döndük. İkinci ateşkesten sonra yine döndük. Şimdi üçüncüden sonra da ‘geri dönemezsiniz’ diyorlar—devam etmemi ister misiniz?

Hedeflerimize ulaşmakta kararlılık, güç ve bağlılık gösterdiğimize inanıyorum. Tekrar ediyorum: Silahsızlandırma ve Hamas’ın kapasitesinin ortadan kaldırılması müzakerelerle sağlanabiliyorsa, bu tercih edilir. Ama bir şekilde—her ne olursa olsun—sağlanacaktır.

Bazı kişiler, ‘Rehine salınımlarının sıralamasına kim karar veriyor?’ diye soruyor. Öncelikle, bir serbest bırakma olsun! Şu ana kadar zalim bir terör örgütüyle muhatap olduk. Elbette herkesin kurtarılmasını istiyoruz. Hepsi bizim için insani vakalardır. Tüm rehineleri aynı anda evlerine getirmek istiyorum. Bu şimdi iki aşamalı olarak gerçekleşiyor, ama tercih her zaman bizim elimizde değil. Serbest bırakmaları mümkün olan en iyi şekilde en üst düzeye çıkarmak için elimizden geleni yapacağız. Ama her şey bizim kontrolümüzde değil.

Muhabir: HAMZA DURMAZ