“Rakefet” adı verilen bu hapishanede esirler ne avukatlarıyla özgürce konuşabiliyor, ne yeterli gıda alabiliyor, ne de ailelerinden haber alabiliyor.

israilin aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in emriyle yeniden faaliyete geçirilen Rakefet, 1980’lerin başında “en tehlikeli suçlular” için açılmış, ancak insanlık dışı koşullar nedeniyle 1985’te kapatılmıştı.

Bugün ise, suçlama veya yargılama olmaksızın tutulan Filistinliler burada “toplu cezalandırma” yöntemiyle hapsediliyor. İnsan hakları kuruluşları, bu uygulamayı açıkça işkence ve uluslararası hukukun ağır ihlali olarak nitelendiriyor.

israil İşkenceye Karşı Kamu Komitesi (PCATI) avukatlarının raporlarına göre, esirler arasında biri hastanedeki görevindeyken gözaltına alınan 34 yaşında bir hemşire, diğeri ise 18 yaşında bir yiyecek satıcısı genç bulunuyor.

Her ikisi de aylardır yeraltında, penceresiz hücrelerde, gün ışığına çıkmadan tutuluyor. Avukat Janan Abdu, “Tutuklandığından beri gördüğü ilk kişi bendim,” diyen gencin hâlâ neden orada olduğunu bile bilmediğini aktardı.

Hücrelerde havalandırma yok, esirler nefes almakta zorlanıyor. Tuvaletler kullanılmaz durumda, yataklar sabah 4’te toplanıyor, geceleri geri veriliyor. Esirler gün aşırı yalnızca beş dakika boyunca küçük bir yeraltı alanında dolaşabiliyor.

Esirler düzenli olarak dayak, köpek saldırısı ve aç bırakılma gibi işkence biçimlerine maruz kalıyor.

Bir tutuklu, avukatına “Hamile karım doğum yaptı mı?” diye sorduğunda gardiyan konuşmayı kesmiş, tehdit savurmuş. Başka bir tutuklu, “Neredeyim ve neden buradayım?” diye sormuş, çünkü gardiyanlar ona hapishanenin adını bile söylememiş.

Ekim ayında imzalanan ateşkesle 1.700 Filistinli serbest bırakıldı; ancak hâlâ en az 1.000 kişi suçlama olmadan tutuluyor. PCATI direktörü Tal Steiner, “Savaş resmen sona erdi ama Gazze’den getirilen siviller hâlâ savaş koşullarında hapsediliyor. Bu durum, işkence kapsamına girer,” dedi.

Muhabir: Muhammed Mahsum Tuna