Siyonist terör rejiminin Gazze’de işlediği soykırım yalnızca tanklar, uçaklar ve bombalarla değil; dünyanın en büyük teknoloji devlerinin desteğiyle de yürütülüyor. Microsoft ve Google, milyar dolarlık anlaşmalarla rejime bulut altyapısı, yapay zekâ çözümleri ve propaganda desteği sağlayarak sivillerin hedef alınmasına, kitlesel gözetim sistemlerinin kurulmasına ve açlık gerçeğinin uluslararası kamuoyunda gizlenmesine katkıda bulunuyor. Guardian, +972 Magazine, Local Call ve Drop Site News’in ifşaları, bu iki şirketin “tarafsız teknoloji” söyleminin ardında nasıl bir soykırım ortaklığı bulunduğunu gözler önüne seriyor.

Google’dan Netanyahu ile 45 Milyon Dolarlık Propaganda Anlaşması

Google, Siyonist terör rejiminin sözde Başbakanı Netanyahu’nun ofisiyle Gazze’deki açlığı yalanlamak ve “israil propagandasını yaymak” için 45 milyon dolarlık anlaşma imzaladı.

Drop Site News internet sitesi, Google ile Siyonist terör rejiminin Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi arasında YouTube ve diğer platformlar üzerinden “israil propagandası” yapılmasına yönelik 45 milyon dolarlık bir anlaşma imzalandığını ortaya çıkardı.

Buna göre, Haziran 2024 sonunda başlayan ve 6 ay sürecek olan bu reklam kampanyası, resmi belgelerde açıkça “hasbara” yani ‘’israil devlet propagandası’’ olarak tanımlanıyor. Google ise bu kampanyada Netanyahu’nun mesajlarının “başlıca destekleyicisi” konumuna yerleştiriliyor.

Gazze Ablukası ve Açlık Gerçeğini Gizleme Çabası

Raporda, bu anlaşmanın, Siyonist terör rejimi hükümetinin Mart ayında Gazze’ye yönelik tam ablukayı ilan etmesi, gıda, ilaç ve yakıt girişini engellemesi sonrasında yapıldığına dikkat çekildi. Bu sırada Siyonist siyasetçilerin önceliği, kararın uluslararası kamuoyundaki yansımalarını yönetmekti. Nitekim Siyonist rejim ordusunun sözcüsü Avichay Adraee, o dönemde açıkça “Gazze’de açlık olmadığını kanıtlamak için dijital kampanya başlatıldığını” duyurmuştu.

Resmi belgelere göre kampanya, YouTube’da yayınlanan videoları içeriyor. Bunlardan biri, Siyonist terör rejiminin Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan ve “Gazze’de yiyecek var” başlığını taşıyan video; bu içerik 6 milyondan fazla kez izlendi. Kampanyanın bir parçası olarak Amerikalı sosyal medya fenomenleri de kullanıldı ve milyonlarca dolar harcandı:

X (eski Twitter) üzerinden yaklaşık 3 milyon dolar, Outbrain/Teads platformları üzerinden yaklaşık 2,1 milyon dolar reklam bütçesi ayrıldı.

Geçen yıl da Google aracılığıyla benzer kampanyalar yürüttü. Bu kampanyalarla BM’nin Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA’nın imajı hedef alındı; kurum, yardımların ulaştırılmasını “kasıtlı olarak engellemekle” suçlandı. Ayrıca, Siyonist rejimin savaş suçlarını belgeleyen Hind Rajab Vakfı gibi insan hakları kuruluşlarının itibarı da zedelenmeye çalışıldı.

Guardian, +972 Magazine ve Local Call tarafından yürütülen ortak araştırma, teknoloji devi Microsoft’un siyonist terör rejimiyle derin bir işbirliği içerisinde olduğunu gözler önüne serdi. Araştırmaya göre, Microsoft’un bulut platformu Azure, rejimin istihbarat kurumu Unit 8200 tarafından milyonlarca Filistinlinin telefon görüşmelerini depolamak ve analiz etmek amacıyla kullanılıyor. Bu sistemin Gazze’de gerçekleştirilen ölümcül hava saldırılarının hazırlanmasında ve Batı Şeria’daki baskı, şantaj ve keyfi tutuklamalarda doğrudan rol oynadığı öne sürülüyor.

Seattle’da Gizli Buluşma

İfşaatların merkezinde, 2021’in sonlarında Seattle’da gerçekleşen gizli bir buluşma var. Microsoft CEO’su Satya Nadella, Unit 8200’ün komutanı Yossi Sariel ile bir araya geldi. Görüşmenin amacı, birimin gizli istihbarat yüklerinin Microsoft’un bulutuna taşınmasıydı. Eski bir tavuk çiftliğinden dönüştürülmüş olan Microsoft kampüsünde yapılan toplantıda Nadella, Sariel’in talebine onay verdi. Böylece Unit 8200 için Azure üzerinde özel ve güvenliği artırılmış bir alan açıldı.

Azure’da “Saatte Bir Milyon Görüşme”

Bu kararın ardından, 2022 yılında yeni sistem devreye alındı. Siyonist rejimin telekom altyapısı üzerindeki kontrolü sayesinde, Gazze ve Batı Şeria’daki tüm Filistinlilerin cep telefonu görüşmeleri toplu olarak kaydedilmeye başlandı. Kaynaklara göre, bu sistem birim içinde “saatte bir milyon görüşme” sloganıyla anılıyordu. Belgeler, 11.500 terabayta ulaşan verinin –yaklaşık 200 milyon saatlik ses kaydı– Microsoft’un Hollanda ve İrlanda’daki veri merkezlerinde tutulduğunu ortaya koydu.

Araştırmaya göre, bu veriler sadece istihbarat amaçlı değil, doğrudan askeri operasyonlarda da kullanıldı. Unit 8200 görevlileri, Gazze’de planlanan hava saldırılarında, hedefin bulunduğu bölgedeki sivillerin telefon görüşmelerini inceleyerek kararlar aldıklarını itiraf etti. Bu sistemin, Gazze’de 60 binden fazla insanın –18 binden fazlası çocuk– ölümüne neden olan bombardımanlarda rol oynadığı iddia ediliyor. Batı Şeria’da ise depolanan verilerin tutuklama gerekçeleri uydurmak, insanları işbirliğine zorlamak veya şantaj yapmak için kullanıldığı belirtildi.

Microsoft ise suçlamaları reddediyor. 17 Mayıs 2025’te yaptığı resmi açıklamada, şirket siyonist rejimin Savunma Bakanlığı ile ticari ilişkisini kabul etti ancak Azure ve yapay zekâ ürünlerinin sivilleri hedef almak için kullanıldığına dair kanıt bulunmadığını savundu. Şirket, müşterilerinin özel sunucularda verileri nasıl kullandığını göremediğini, kendi politikalarının da ürünlerin zarar vermek amacıyla kullanılmasını yasakladığını ileri sürdü. Ayrıca 7 Ekim saldırılarının ardından rejime sınırlı acil destek sağlandığını, ancak bazı taleplerin reddedildiğini açıkladı.

Buna karşın sızan belgeler, Microsoft mühendislerinin Unit 8200 ile günlük temas halinde olduğunu, projeye özel güvenlik çözümleri geliştirdiğini ve sürecin şirketin en üst kademelerinde bilindiğini ortaya koyuyor. Microsoft’un bu işbirliğini sadece güvenlik değil, aynı zamanda ticari bir fırsat olarak gördüğü de belgelerde açıkça yer alıyor. Yöneticiler, yüz milyonlarca dolarlık gelir ve Azure için “marka açısından tarihi bir an” beklentisini dile getirmiş.

Yossi Sariel ve “Herkesi, Her Zaman İzleme” Stratejisi

İşbirliğinin mimarı Yossi Sariel, “herkesi, her zaman izleme” anlayışıyla tanınıyor. Göreve geldiği 2021’den itibaren, Batı Şeria’daki tüm mesajların otomatik olarak tarandığı “Noisy Message” adlı bir yapay zekâ sistemi geliştirmişti. Sariel, Nadella ile görüşmesinden sonra buluta geçiş için geniş bütçeler almayı başardı ve bunun Filistin sahasında “tüm sorunların çözümü” olduğunu savundu. Ancak Sariel, 7 Ekim 2023’teki saldırıları engelleyemediği için sert eleştirilere maruz kaldı ve görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Çalışanlar Protesto Ediyor

Microsoft’un bu işbirliği içeride de büyük tepkilere yol açtı. “No Azure for Apartheid” adlı çalışan ve aktivist grubu, aylardır şirketin merkezinde protestolar düzenliyor. Geçtiğimiz haftalarda Microsoft Başkanı Brad Smith’in ofisi işgal edildi, yedi protestocu gözaltına alındı. Daha önce CEO Satya Nadella’nın konuşmasını bölen bir çalışan işten çıkarılmış, 50. yıl etkinliğini protesto eden iki kişi de kovulmuştu. Protestocular, Microsoft’un siyonist rejimle bağlarını kesmesini ve Filistinlilere tazminat ödemesini talep ediyor.

Siyonist terör rejimi ise işbirliğini savunuyor. Ordu sözcüsü, tüm anlaşmaların “yasal denetim altında” yapıldığını ve amacın “terörle mücadele” olduğunu iddia etti. Ancak Unit 8200 içerisinden gelen itiraflar, bu verilerin doğrudan sivil halkı hedef alan operasyonlarda kullanıldığını teyit ediyor.

Sonuç olarak, Microsoft’un siyonist terör rejimiyle yaptığı işbirliği, özel sektörün savaşlarda nasıl araçsallaştırıldığını açıkça ortaya koyuyor. Azure, sadece bir bulut hizmeti değil; sivillerin kitlesel gözetiminde ve ölümcül saldırılarda kullanılan bir altyapıya dönüşmüş durumda. Microsoft ise “kanıt yok” diyerek sorumluluktan kaçıyor. Ancak belgeler, çalışan protestoları ve sahadaki ölümler bu inkârı giderek daha savunulamaz hale getiriyor.

USMED Başkanı Said Ercan: Lavender Yapay Zekâsı Gazze’de Soykırım Aracı, Google ve Meta Veri Sağlıyor

Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) Başkanı Said Ercan, Siyonist terör rejiminin Gazze’de kullandığı Lavender adlı yapay zekâ uygulamasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ercan’a göre bu sistem, dijital izler üzerinden on binlerce kişiyi potansiyel hedef olarak işaretliyor, sivil ölümleri “yan hasar” olarak görmezden geliyor ve küresel teknoloji devleri Google ile Meta’nın sağladığı verilerle çalışıyor.

Lavender’ın Çalışma Mantığı

Said Ercan’ın açıklamalarına göre; Lavender, istihbarat verilerini analiz ederek yaklaşık 35 bin kişiyi hedef listesine aldı. Algoritma, bir Hamas üyesini öldürmek için 15-20 sivil kaybını kabul edilebilir görüyor; üst düzey hedeflerde bu sayı 100’e kadar çıkabiliyor.

WhatsApp gruplarına üyelik, telefon numarası veya adres değişikliği gibi dijital davranışlar hedef belirlemede kullanılıyor. İnsanlar kırmızı, sarı ve beyaz kodlarla sınıflandırılıyor ve buna göre takip ediliyor.

Sistem, büyük veri üzerinden sosyal medya, konum servisleri ve internet aktivitelerini analiz ediyor.

“Babacık Nerede?”: Sivil Hedeflerin Kodu

Ercan, uygulamanın “Babacık Nerede?” gibi isimlerle de anıldığını belirterek, bunun çocukların ve ailelerin dahi hedef haline geldiğini gösterdiğini vurguladı.

USMED Başkanı Said Ercan’a göre; Lavender gibi sistemlerin çalışabilmesi için gerekli olan devasa veri akışı, Google ve Meta tarafından sağlanıyor.

Meta (Facebook, Instagram, WhatsApp) ve Google (Android, Gmail, YouTube, konum servisleri) bu verilerin toplanmasında kritik rol oynuyor. Google’ın daha önce yasak olan askeri amaçlı veri kullanımını serbest bırakması, insan öldürmeye giden yolu açtı.

Meta’nın içerik politikaları ve Google’ın veri paylaşım mekanizmaları, bu teknolojilerin askeri amaçlarla kullanılmasına zemin hazırladı.

Dijital Sansür: Soykırımı Görünmez Kılma Çabası

Said Ercan, Google ve Meta’nın sadece veri sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda dijital sansür yoluyla soykırımı görünmez kıldığını belirtti. Meta, Gazze’deki çocuk ölümleri ve insan hakları ihlallerine dair görsel ve videoları “topluluk kurallarını ihlal” gerekçesiyle kaldırıyor.

Google ve YouTube ise arama algoritmaları ve içerik filtreleriyle, İsrail’in saldırılarını belgeleyen içeriklere erişimi kısıtlıyor. Ercan, bunun “soykırımı normalleştiren bir ideolojik hegemonya” oluşturduğunu söyledi.

Said Ercan, Lavender’ın yalnızca bir yazılım değil; soykırımı otomatikleştiren bir araç olduğunun altını çizdi. Ercan’a göre teknoloji şirketleri, etik sınırları aşarak savaşın aktif tarafına dönüşmüş durumda:

“Yapay zekâ, algoritmalar ve dijital sansür, Gazze’de sadece insanları öldürmüyor; gerçeğin kendisini de yok ediyor.”

Manşet (5) Page 0001-1

Muhabir: Mehmet Aydın