Ağır suç kayıtlarına rağmen tahliye edilen saldırganlar, Türkiye’de cezaların verilse bile “yatarı”nın son derece düşük olduğunu bir kez daha gündeme taşıdı.
İstanbul Beyoğlu’nda genç bir kıza sokak ortasında tacizde bulunan iki saldırgan hakkında mahkeme kararını açıkladı. Şahıslardan biri 9 yıl, diğeri ise 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak saldırganlar, tutuklulukta geçirdikleri süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Karar, hem olayın vahameti hem de açık kamera kayıtlarına rağmen verilen serbestlik nedeniyle kamuoyunda büyük tepki çekti.
Tahliye edilen şahısların adli sicil kaydı ise kararın oluşturduğu tartışmayı derinleştirdi.
S. T.’nin suçları:
Cinsel saldırı
Mukavemet
Uyuşturucu madde kullanmak
Gasp
Ö. K.’nin suçları:
Cinsel saldırı
Kasten yaralama
Mukavemet
Oto hırsızlık
Cinsel saldırıdan oto hırsızlığa kadar uzanan geniş suç geçmişine rağmen sanıkların sokakta serbest bırakılması, yargılamanın sadece “ceza vermekle” sınırlı kaldığını; ancak cezanın etkili uygulanması konusunda ciddi açıklar bulunduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Hukuk uzmanları, Türkiye’de özellikle cinsel saldırı, gasp ve yaralama gibi suçlarda cezanın yüksek görünse bile fiilî yatma süresinin son derece sınırlı olduğuna dikkat çekiyor. Yargılama uzun sürdüğünde “makul tutukluluk süresi doldu” gerekçesi ile tahliye kararı verilebiliyor. Bu durum, ağır suçlarda bile hükümlülerin toplum içine erken dönmesine yol açıyor.
Olayın açık kamera kayıtlarıyla sabit olmasına rağmen saldırganların tahliye edilmesi, “Biz nasıl güvende olacağız?” sorusunu bir kez daha gündeme taşıdı. Özellikle kadınlar, çocuklar ve gençler için kamusal alan güvenliğinin yetersizliği sık sık tartışma konusu oluyor.
Kamuoyundan gelen tepkiler, yalnızca cezanın verilmesinin yeterli olmadığını; cezanın infazının da gerçekten uygulanması gerektiğini vurguluyor.




