Batı medyasının Gazze’de soykırımcı Siyonist rejimin iddialarını sahiplenmesine tepki gösteren Kanadalı foto muhabiri Valerie Zink, sekiz yıllık Reuters kariyerinden istifa etti. Zink, ajansın Gazze haberlerini “gazetecilere ihanet” olarak niteleyerek, ajansı siyonist rejimin gazetecileri öldürmesini meşrulaştırmakla suçladı.

Zink, X hesabından yaptığı, “Gazze’de 245 gazetecinin sistematik biçimde öldürülmesini haklı gösteren ve kolaylaştıran bir kurum olan Reuters ile ilişkimi sürdürmem artık imkânsız hale geldi.” açıklamasıyla istifasını duyurdu.

“Basın Kartını Taşımak Utanç Verici Hale Geldi”

Sekiz yıldır Reuters için serbest foto muhabirliği yaptığını belirten Zink’in çalışmaları New York Times, Al Jazeera ve birçok uluslararası yayın organında yayımlandı.

Ancak Zink, Al Jazeera muhabiri Enes El-Şerif ve ekibinin şehit edilmesinin ardından Reuters’in, Siyonist rejimin El-Şerif’in “Hamas üyesi” olduğuna dair temelsiz iddiasını haberleştirmesini sert bir şekilde eleştirerek “Reuters, el-Şerif’in Hamas ajanı olduğu yönündeki israilin tamamen asılsız iddiasını yayımlamayı tercih etti. Bu, Reuters gibi medya kuruluşlarının özenle tekrarlayıp saygınlık kazandırdığı sayısız yalanlardan biri” diye yazdı.

“Batı Medyası israilin Sözcüsü Gibi”

Zink, Reuters’in siyonist rejimin propagandasını sürdürmeye istekli olmasının kendi muhabirlerini bile koruyamadığını vurguladı:

“Gazze’deki gazetecilerin cesareti ve fedakârlığını nasıl onurlandırabileceğimi bilmiyorum, ama bundan sonra tüm katkılarımı bu bilinçle yönlendireceğim. Filistinli meslektaşlarıma en azından bu kadarını borçluyum.”

“Batı Medyası Suç Ortağı”

Zink, Batı medyasını doğrudan sorumlulukla suçladı ve gazeteci Jeremy Scahill’in şu sözlerini alıntıladı:

“New York Times’tan Reuters’e kadar büyük medya kuruluşları, israil propagandasının taşıyıcısı oldu; savaş suçlarını akladı, kurbanları insanlıktan çıkardı ve meslektaşlarına ve gerçek gazeteciliğe sırt çevirdi.”

Zink’e göre Batı medyası, Siyonist rejimin “soykırımcı yalanlarını” sorgulamadan tekrarlayarak sadece halkın acısını artırmadı, aynı zamanda iki yılda, diğer büyük çatışmalarda ölen gazeteci sayısından daha fazla gazetecinin Gazze’de öldürülmesine yol açtı.

‘Meşrulaştırma Hücresi’ ve Propaganda

Gazze’de şehit edilen Al Jazeera muhabiri Enes El-Şerif hakkında Siyonist rejim ortaya attığı “Hamas üyesi” iddiasının, Siyonist rejim istihbaratı içinde kurulan özel bir propaganda birimi olan “Meşrulaştırma Hücresi”nden servis edildiği ortaya çıktı.

Siyonist rejimin +972 haber sitesi, bu hücrenin amacının, Batı medyasına “Gazze hastaneleri terör yuvası” ve “gazeteciler Hamas militanı” söylemlerini enjekte etmek olduğunu yazdı. Siyonist rejim, Batı kamuoyunda şüphe oluşturup, gazetecilerin öldürülmesini meşrulaştırmayı hedefliyordu.

Batı Medyasının Suç Ortaklığı

Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild, El-Şerif’in şehadetini “Gazeteci kılığına girmiş terörist” başlığıyla verdi. BBC, ise olayı haberleştirirken “orantılılık” sorusu üzerinden olayı çerçeveledi:

“Sadece birini hedef alıyorsanız, beş gazeteciyi öldürmek orantılı mı?”

Bu söylem, Siyonist rejimi işlediği savaş suçunu tartışmak yerine “ölçülü müydü?” sorusuna dönüştürerek, suçun kendisini perdeledi.

Gazeteciler Hedef Alınmaya Devam Ediliyor

Siyonist rejim Gazze’de gazetecilere yönelik sistematik katliamını sürdürüyor. İşgal ordusunun 25 Ağustos’ta Han Yunus’taki Nasır Hastanesine düzenlediği saldırıda Reuters Haber Ajansı foto muhabiri Hüsam el-Mısri, Katar merkezli Al Jazeera televizyonu kameramanı Muhammed Selame, Independent Arabia ve AP'nin de bulunduğu çeşitli medya kuruluşlarında gazetecilik yapan Meryem Ebu Dekka, ABD merkezli NBC News'te gazeteci Muaz Ebu Taha ve gazeteci Ahmed Ebu şehit oldu.

Gazze'deki Hükümetin Medya Ofisi ve Filistin Gazeteciler Sendikası verilerine göre, yaklaşık iki yıldır süren soykırım sürecinde Siyonist rejim, 27'sı kadın, 244 gazeteciyi katletti.

Gazze’de Medya Alt Yapısı da Yok Edildi

Siyonist rejim ordusu sadece bireysel gazetecileri değil, medya altyapısını da hedef aldı.

İki yıldır devam eden soykırımda 12 basılı yayın kuruluşu, 23 dijital medya platformu, 11 radyo, 16 televizyon kanalı (4’ü yerel, 12’si yurt dışı merkezli), 5 büyük ve 22 küçük matbaa, 5 mesleki-sivil toplum kuruluşu doğrudan Siyonist rejim saldırılarının hedefi oldu. Ayrıca, 32 gazetecinin evi direkt hedef alınarak hava saldırılarıyla yerle bir edildi.

Hükümetin Medya Ofisi, Gazze’deki medya sektörünün toplam kaybını 400 milyon dolardan fazla olarak değerlendirdi. Tüm bu saldırılara rağmen 143 medya kuruluşu, ölüm ve yıkım gölgesinde faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyor.

Doğruhaber Gazetesi Ankara Temsilcisi Mehmet Özcan: “Gazetecilik, zulüm varken tarafsız kalmak değil, hakkın yanında durmaktır”

Gazetemizin Ankara Temsilcisi Mehmet Özcan, Reuters’ten istifa eden Valeria Zink’in kararını değerlendirerek, Batı medyasının Gazze’deki tutumunu eleştirdi.

“Reuters’ten istifa eden Valeria Zink, onurlu bir duruş sergilemiş, insan olmanın gereğini yerine getirmiştir. Zira gazetecilik; zulüm varken tarafsız kalmak değil, hakkın yanında durmaktır.” diyen Özcan, “Yıllarca, ‘Gazeteci tarafsız olmalı’ ilkesini bile istismar ederek fonlandıkları ülkelerinin işgal ettiği İslam coğrafyalarında Müslümanları ‘terörist’ diye yaftalayıp yaptıkları vahşetleri gizleyen batı medyası, bu kirli yüzünü son olarak Gazze’de göstermiştir.” ifadelerini kullandı.

Özcan, uluslararası medya kuruluşlarının Siyonist rejimin saldırılarını görmezden geldiğini belirterek şunları dile getirdi:

“israil terör rejiminin, Gazze’ye yönelik 22 aydır sürdürdüğü vahşi saldırıları, aç bırakma politikalarını görmezden gelen bu uluslararası medya kuruluşları, tarihin hiçbir aşamasında gerçekleşmeyen 244 gazeteci katliamına rağmen siyonist batı yanlısı tutumunu değiştirmemiştir.”

7 Ekim sonrası Batı medyasının çifte standartlı tavrına da işaret eden Özcan şunu vurguladı:

“7 Ekim Aksa Tufanı sonrası batı medyasının israile yönelik füze saldırıları haberlerini çok duygusal verdikleri görülürken, vatanını savunan ve halkını koruyan HAMAS’ı ‘Terör örgütü’ olarak adlandırdıklarını, İslam düşmanı söylem ve kavramlar kullandıklarına şahid olduk.”

Batı medyasının Gazze’deki saldırıları görmezden geldiğini ve özellikle BBC, CNN ve Reuters’in bu süreçteki manipülasyonuna işaret eden Özcan, “Siyoniste göbekten bağlı bu uluslararası medya kuruluşlarının konu Gazze halkı olunca ise evler, hastaneler okullar vurulurken, bebeklerin başlarını bedenlerinden kopardığı saldırıları dahi görmezden geldikleri, manipüle ettikleri ve üç maymun stratejini uyguladıkları tüm dünyanın malumu. Bu da BBC, CNN ve Reuters gibi Uluslararası medya ajanslarının siyonist rejimin yaptığı soykırımı manipüle etme, karartma görevini üstlendikleri anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı.

Özcan, Gazze’deki saldırıların arkasında Batılı ülkelerin desteği olduğunu da vurgulayarak kınamaların artık bir anlam ifade etmediğini belirtti:

“Gelinen aşamada Gazze’ye yönelik soykırımı gerçekleştiren İsrail rejimi görünse de aslında ABD’nin başını çektiği batılı ülkelerin silah, ekonomi ve medya karartmalarıyla kollektif bir dayanışma içerisinde oldukları artık su götürmez bir gerçektir. Siyonist batılı yönetimlerin hedefi Gazze olsa da mesaj, tüm İslam ülkelerine yönelik bir tehdit içeriyor.

Sonuç olarak; BM’nin bir istatistik kurumuna dönüştüğü, uluslararası hukukun ayaklar altına alındığı bir düzlemde kınamaların bir anlam ifade etmediği, siyonist terör rejiminin sözden değil ancak güçten anladığı artık tüm aklı başında insanların ortak fikri.”

Filistinli Gazeteci Abu Taqiya: “Gazze’de 244 gazeteci katledildi, insanlık tarihinde benzeri yok”

Konuya ilişkin Gazetemize değerlendirmelerde bulunan Filistinli gazeteci Mohammed Abu Taqiya, Gazze’de gazetecilerin hedef alınmasını ve uluslararası medyanın sessizliğini sert sözlerle eleştirdi. Tarihte hiçbir savaşta görülmemiş bir gazeteci katliamına tanıklık ettiklerini söyleyen Abu Taqiya, hakikati dile getirenlerin susturulmaya çalışıldığını belirtti.

“Gazze’de hiçbir kanal, radyo ve ajans ayakta kalmadı”

Abu Taqiya, yaşanan yıkımın boyutlarını aktarırken tarihin hiçbir döneminde böylesine bir gazeteci katliamı yaşanmadığını vurguladı. Taqiya’ya göre bu tablo sadece savaşın vahşetini değil, aynı zamanda gerçeğin sistematik şekilde susturulmasını gözler önüne seriyor:

“Gazze’deki hiçbir kanal, hiçbir radyo ve ajans ayakta kalmadı. 246 gazetecinin katledilmesinden bahsediyoruz. Bugüne kadar insanlık tarihinde buna benzer bir olay yaşanmadı. Daha uzun yıllar devam eden savaşlarda da olmadı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda da olmadı. 6 yıl süren bir savaştı İkinci Dünya Savaşı. 2 yıldan az süren bir savaş diliminde bunları görüyoruz.”

“Neden gazeteciler hedef alınıyor?”

Gazetecilerin neden özellikle hedef alındığına da vurgu yapan Abu Taqiya, Siyonist rejimin yalan ve propaganda üzerine inşa edilmiş bir yapı olduğunu ve bu yüzden hakikatten korktuğunu söyledi.

Siyonist rejimin inşa sürecindeki propagandaya dikkat çeken Taqiya, “Neden gazeteciler diye sorabiliriz. Çünkü yalan ve propaganda, algı operasyonlarına dayalı inşa edilen bir devlet hep korkar ve korkmalı. İşgalci israil 77 yıl önce inşa edildi resmi olarak ancak aslında algı operasyonlarıyla en az 200 yıl önce inşa edildi. İnşası hep yalanlara, propagandalara ve zihin işgali hedefleyen operasyonlara dayalı biri işgal oluşumundan bahsediyoruz. Öyle bir oluşum hep hakikatin ortaya çıkmasından korkar. Zalimi güçlü kılan şey insanların sessizliğidir. Ses çıkarılmaya, gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca zalimin zulmünden güç kaybı olur. Ondan korkuyor.” Dedi.

“Gazeteciler ‘Görev Yemini’ ile vazgeçmeyeceklerini ilan ettiler”

Son iki haftada yaşanan katliamlara rağmen Gazze’deki gazetecilerin geri adım atmadığını belirten Abu Taqiya, onların bir yemin metni hazırlayarak görevlerini sürdüreceklerini ilan ettiklerini söyledi.

Taqiya, “Gazze’de sadece son iki hafta içinde iki defa gazeteci katliamına şahit olduk. Normal şartlarda bu gazetecileri korkutabilir ancak Gazze’de gazeteciler bir “görev yemini” metni yazıp paylaşıyorlar. Görevimizden hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğimizi, arkadaşlarımızın hayatlarını feda ettikleri bu yolda yürüyeceğimize dair yemin ediyoruz diye metin hazırladılar.” İfadelerini kullandı.

“Uluslararası kuruluşlar iki yüzlü açıklamalar yaptı”

Abu Taqiya, uluslararası medya kuruluşlarının gazeteci katliamına yönelik açıklamalarındaki iki yüzlülüğe de dikkat çekti:

“Gazetecinin istifa etmesi isyan anlamında önemli bir nokta. Ve bu artırılmalı, daha fazla protesto edilmeli çünkü bu uluslararası kuruluşlar da 200 yıllık işgal sürecinin parçası. Ses ve söz satın alma girişimleri durmadan devam ediyor. Nerdeyse bütün kuruluşlar üzerinde Siyonistlerin baskısı var. Gazze’deki son şehit edilen gazeteciler uluslararası dediğimiz kuruluşlarla çalışıyorlardı. Reuters’ta çalışan ‘evet bizimle çalışıyor ama o sırada bizim verdiğimiz bir görevde değildi, iki taraftan da açıklama bekliyoruz’ gibi kuru ve soğuk ifadeler kullanılması planlanmış ve suçun hafifletilmesi için yapılmış bir girişim. Reuters böyle bir iki yüzlü açıklama yaptı. Meryem’in çalıştığı AP ve Independent de aynı açıklamayı yaptı. NBC de iki yüzlü açıklamalarda olayın büyüklüğünü hafifletmeye ve uluslararası kamuoyunun öfkesini hafifletmeye çalıştı. Bariz ve kırıcı bir şekilde gazetecilik onurunu yerle bir eden bir girişimde bulundular.”

“Bizim bizden başka kimsemiz yok”

Abu Taqiya, uluslararası kuruluşların bu iki yüzlü tavrının bir gerçeği ortaya koyduğunu ifade ederek “Bu olay Siyonistlerin bu kuruluşlar üzerindeki etkisini ve bizim bizden başka kimsemiz olmadığını gösteriyor.” dedi.

Muhabir: FATİH SİVİ