Allah`ın adıyla

Bir nükte vardır: Heyecanlı bir adam hatırasını anlatıyor: Onlar dörttü, biz yirmi dörttük. Biz onlardan öldürdük, onlar bizden öldürdü; biz onlardan öldürdük, onlar bizden öldürdü... Derken; onlar kaldı dört, biz kaldık dört.

Çevrenize bir kulak kabartın; 'Türkiye çok değişti.'türünden sözleri ezan sesinden bile daha fazla duyar olduğunuzu fark edeceksiniz. Artık tersini iddia etmek bir yana; 'çok' geçmeyen ilerleme cümleleri bile hakaret olarak sayılabiliyor. Siz hele bir 'Türkiye değişti' deyin. Hemen çevrede bir kaç kişi koro halinde 'çoook çook ' deyiverecek.

Darbecilerin hevesleri kursaklarında kaldı; sistem Ergenekon`dan bilumum çetelere kadar, her şerden pir-u pak temizlendi(!); Türkiye, siyasette dünyanın söz sahibi ülkesi oldu; Uluslararası kurumlar Türk Ekonomisi`ne 'süper pekiyi' veriyorlar. Her taraftan –ki bunları içerde şakşakçılar, dışarıda pohpohçular olarak da adlandırabiliriz- hükümete övgüler sıralanıyor. Hükümet yetkilileri ılık da olsa dindardırlar. Emniyet amirleri artık millete selam veriyor. Milletin karnı tok, altı kuru, asayiş berkemal… İstanbul, şiş kebap, her şey muhteşem! Her halimizle cümle Arap dünyasına model bile olduk. Maşallah(!)

Hayatın bu dünyadan ibaret olduğunu düşünen insanlar için durum gerçekten de böyle olabilir. Ancak vaziyeti hakikat penceresinden gözlediğimizde; haklarımızın karşısındaki engel sayısının hiç değişmediğini görüyoruz. Zaten dörttü, hala dört. Eksilen ise, bizim taraftaki bilinç ve azim seviyesi olmuş. Fesat, başını almış giderken; 'yükselen değer Türkiye' hülyalarıyla İslami kesim 'olduğu kadarına' razı hale getirilmiş. Yelkenler suda, gözler hükümetten gelecek can simidinde. Olduysa ne ala; olmadıysa, namerdin gözü çıksın, kısmet değilmiş başka seçime…

Türkiye`nin hangi iline, hangi köşesine bakarsanız bakın; her türlü günah, 10 yıl öncesine göre daha rahat işlenebilmektedir. Ancak İslami hak ve özgürlükler konusunda gidilen yol bir arpa boyu yoldur. Onlar da bir hükümet değişikliğine bakar. Bir yorum, bir iki emsal uygulama ile işler eski mecraya döner.

Tüm çatışmalara, sürtüşmelere rağmen Müslüman kesimin beklediği düzenlemeler bir türlü gerçekleştirilmiyor. Hükümet, halkın İslami hakları için yıllardır ısrarla şartların olgunlaşmasını bekleyip, toplumsal mutabakat ninnileri tekrarlıyor. Ne düşünüyorlar ki; meşru hakların iadesini erteledikçe erteliyorlar? Dokuz yıl boyunca tek başına iktidar olan bir parti, halktan daha ne kadar destek bekliyor ki meşru taleplerini yerine getirmiyor? 'Tandır kıvama geldi, hamur tükendi. İşler kıvama geldi ömür tükendi' diye bir söz vardır. 'Devlet baba her şeyin en iyisini bilir' ezberletilmiş mantığı ile her şeyi iktidarının lütfundan bekleyen dindar kesim dua etsin de; işler kıvama geldiğinde iktidarın ömrü tükenmiş olmasın. Veya ömürleri, bu iktidarın bir gün Müslümanların da haklarına yönelik düzenlemeler yapmayı akıl edeceği günlere yetişsin. Çünkü belli ki bunun için uzun bir ömür gerekecek.

Ne yazık ki; Ak Parti hükümetleri Müslümanlar için, sınıfta en çok kendi oğlunu döven dayakçı öğretmen gibidir. Başka konularda en radikal çözümleri dillendirip uygulamaya koydukları halde; konu İslami olduğunda, bir kılıbık erkek ürkekliğiyle hareket etmektedirler. 'Aman kızmasınlar. İçki de serbest olsun, zina da. Biz alacağımız vergiye bakalım. Piyango gelirleri ne kadardı? Hepsi kalsın, biz şu sigara ile uğraşalım. Ne de olsa sistemle alakası yok. Yeter ki laikler endişelenmesin.' Fark edilme kaygısıyla nerdeyse kraldan daha kralcı davranıyorlar.

Parti yetkilileri, yıllarca her fırsatta 'biz değiştik' deyip durdular, ama laikleri bir türlü ikna edemediler. Laiklik ile Müslümanlığı beraber yürütmekle, imkansızı başardıkları(!) halde; hala kimse onlara inanmıyor. Hala onların gizli ajandaları ve bunun içinde de İslami hedefleri olduğunu iddia ediyorlar. Her kaş-göz hareketlerini de ona göre yorumluyorlar. Adamlar ne yapsın daha, kalplerini yarıp gösterecek değiller ya.

Bana göre ne yaparlarsa yapsınlar; laikler onlardan asla razı olmayacaktır.

Millet de ilelebet bekleyecek değil ya! Karın tokluğuyla bir yere kadar! O zaman etraftaki 'şak şak'lar da, dışardaki ' poh poh'lar da, 'Padişah`ım çok yaşa' tezahüratları da gidecektir. Soytarı her halükarda kendine alkışlayacak bir padişah bulur.

Allah sonlarını hayretsin.

O buna bile Kadir`dir.