Siyonizm’in en belirgin özelliğinin katliamcı bir ruha sahip olmak olduğunu tüm dünya görmüş oldu. Açıkça Gazze’de siyonistler soykırım yaparken İslam ülkelerinin liderleri ise halen havanda su dövmeye, kendilerini kandırmaya çalışıyorlar.
Sorumluluk makamındakilerin her fırsatta, uluslararası toplum artık harekete geçmelidir, Uluslararası kuruluşlar sorumluluk almalıdır, türünden çağrılarda bulunması çok açık bir şekilde, dostlar alışverişte görsün, babından bir yaklaşımdan öte bir şey değildir.
Sormak lazım, İslam İş birliği Teşkilatı, Arap Ligi ya da Türk Devletleri Teşkilatı denen oluşumlar da birer uluslararası kuruluş değil midir? Neden bu kuruluşlar harekete geçmiyor. Yapılan çağrılardan, İslami ya da insani sorumluluklardan bu kuruluşlar ya da bu kuruluşlara üye devletler azade mi acaba?
Neden güçleri varken; bebeklerin ölümüne, soykırıma engel olabilecekken harekete geçmeyip sadece başkalarını harekete geçmeye çağırıyorlar. Bu siyasi, ameli hatta akidevi münafıklığın Allah katında nasıl bir savunması yapılacaktır?
Devlet Başkanlarının, İHA, SİHA sahiplerinin sıradan insanlar gibi sadece kınamalarının, ona buna çağrı yapmalarının siyonizmi cesaretlendirmekten başka hiçbir anlamı yoktur.
Silahlar; kınamayla, çağrıyla hatta boykotla dursaydı dek şimdiye çoktan durmuştu.
Gazze’de çocuklar ölürken, çok açık bir şekilde savaş ve insanlık suçu işlenirken harekete geçmeyip sadece kınayanlar, başkalarının harekete geçmesini bekleyenler kendilerini Netanyahu ile haşredilmeye hazırlasınlar.
İsrail’in en büyük gücü ya da cesaret noktası ne Demir kubbesi ne Batılı Devletlerin kendisini desteklemesi ne de silah ya da teknolojik üstünlüğü değildir. İsrail’in en büyük gücü ve cesaret kaynağı, Müslüman çoğunluğun ve Devletlerin etkisizliği, sessizliği hatta çaresizliğidir.
Dört tarafı Müslüman ülkelerce çevrili olmasına rağmen israil denen ur, halen bu kadar cüretkar ve katliamcı davranabiliyorsa bu onun cesaretinden değil Müslümanların korkaklığından ve sorumsuzluğundandır.
Son sekiz aylık süreçte Gazze’deki bir avuç Cündullah’ın kendi imkanlarıyla geliştirdikleri silahlarla, mücadele yöntemleriyle kahramanca savaşmaları, bu terör devletinin ‘Yenilemez’ olduğu imajını yenmiş, yerle bir etmiştir.
Buna rağmen halen Müslüman olarak anılan devletler askeri anlamda bir adım dahi atmadılar. İşte bu yüzden şunu açıkça ifade edebilirim ki; bu lanetli terör oluşumunun en seçkin ordusu Müslümanların korkaklığı ve vurdumduymazlığıdır.
Bu savaş bittiğinde, Gazze haritadan silinip halkı katledildiğinde bu 52 Devlet’in başındaki şeyhlerin, reislerin, başkanların, cumhurbaşkanlarının hepsi üstün başarı ve hizmetlerinden dolayı Tel Aviv’de ağırlanıp sadakat madalyasıyla ödüllendirilmeli ve ağlama duvarının önünde Kipa takma töreniyle ağırlanmalıdırlar(!)
Soykırımcı terör devleti yıllardan beridir kanıksata kanıksata, alıştıra alıştıra bugünlere geldi. Her seferinde zulüm ve hakaretlerini arttırarak nabız yokladı. Her seferinde topraklarını genişletti ve sadece kınandı.
Sadece Gazze’yi değil Şam’ı vurdu ses çıkmadı. Konsolosluğu bombaladı ses çıkmadı. Sırada Kahire, Tahran, Ankara, Beyrut, Amman, Bağdat hatta Mekke ve Medine var. Emin olun bunları yapsa bile sadece kınama ordusu devreye girecektir.
Aslında lider olarak anılan bu eşhasa daha çok ve daha ağır şeyler söylemek geliyor milyonlar gibi benim de içimden. Ama gazeteme ve okurlara olan saygımdan dolayı uzun uzadıya bir ‘Biiiiiiiiiippppp’ çekip susuyorum.