Bir kez daha coğrafyamızda yaşanan büyük bir vahşetin ve barbarlığın yıl dönümünü geride bıraktık. 6-8 Ekim günlerinde yaşanan vahşetten bahsediyorum. Açıkça belirtmek gerekirse yaşatılan o vahşetten sonra HDPKK için hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Kitlesel gücünü yitirme konusuna kendileri için sonun başlangıcı oldu bu vahşet. Yaşattıkları vahşet, onların katliamcı ve Kürt Düşmanlığını, İslam karşıtlığını bir kez daha ortaya koyması dolayısıyla gerçek yüzlerini daha sarih bir şekilde ortaya koydu.
Kürtlüğün, İslamlığın ve dahi İnsanlığın töresinde olmayan vahşetler sergileyerek adeta Kürtlüğün utancı oldular. HÜDA PAR Milletvekili Sayın Faruk Dinç Meclis’te bu konuyu işleyerek tarihe not düştü.
"Sokaklardan yardım çığlıkları yükselirken camiler, okullar, ambulanslar, evler ateşe verilirken polis derin bir gaflet uykusundaydı. O gece Kürt töresi ayaklar altına alındı. Bu coğrafya ceset yakmayı, cesetlerin başında halaya durmayı, zılgıt çekmeyi ilk defa o gece duydu o gece gördü. Kürtlere kan, barut ve ateşten başka bir şey vermeyen Kürtler dışında herkesin hizmetinde olan çetelerin vahşetini nefretle kınıyorum. Şehitlerimizi saygı, hürmet ve Rahmetle anıyorum."
El-Hakk; O gece, Kürt töresi ayaklar altına alınmıştı… Cesetler yakılmış, başlarında zılgıtlar çekilerek utancın zirvesine ulaşmıştı Kürtlük adına Kürtleri katledenler.
Ortada o kadar iğrenç bir anlayış vardı ki; sınırın ötesinde Kürtler katlediliyor diye protesto yapanlar sınırın bu tarafında Kürtleri katlediyorlardı. Müslüman Kürt gençlerini katlederek Kürtlerin haklarını savunuyorlardı sözüm ona.
Bu vahşeti sergileyenler de neticede Kürtlerin çocuklarıydılar. Töresinde, geçmişinde böylesi vahşetler olmayan bir toplumun çocukları nasıl bu hale gelmişlerdi? Nasıl kendi akranlarını, aynı mahallede büyüdükleri gençleri vahşice katledebilmişlerdi?
Ailelerinin bu çocukları böyle yetiştirdiklerini düşünmek istemiyorum. Ama şu bir gerçek ki; HDPKK dokunduğu her yeri, her toplumu, her gençliği vahşice zehirleyip geçmişinden ve insani değerlerinden uzaklaştırıyor.
6- 8 Ekim’de yaşananlar HDPKK’nin topluma sunmak istediği geleceğin açık bir numunesi olarak vahşet tarihinde yerini almıştır.
Dikkat ettiniz mi, bu vahşetten sonra HDPKK belini doğrultamadı. Bu vahşet, ortaya koydukları son toplumsal olayları oldu. Ondan sonra özellikle bölgede milleti sokağa çıkarmayı başaramadılar.
Şehitlerin kanı, onların sonunun bidayeti olurken, kalbinde İslamiyet nurunu, yaşamında ise Kürtlük töresini sergileyen Mustazafların güneşini müjdeledi.
Şehadet, bir kez daha tarihin kalbine kanıyla imzayı atı 6-8 Ekim’de…
Kürtlüğün ruhu şüphesiz İslamiyet’tir. Vahşet, saldırganlık, başkalarına mayın detektörü olmak gibi davranışlar bu fıtratı bozmaya yönelik dış müdahalelerdir.
Ama şunu gördük ki; bu bünye bu virüsü kabul etmemektedir.
Yıllardan beridir başta Türk Solu denen marjinallerin hamalı yapılmak istenen Müslüman Kürtlerin uyanışının ‘Sur’unu Yasin Börü ve arkadaşları kanlarıyla üflediler.
Mum gibi kendilerini feda ederken sabah ezanı gibi uyanışa da vesile oldular….
Rabbim Şühedayı rahmetiyle kuşatsın…