Sosyal medya, son 10 yılın en popüler hazır bulunma, iletişim ve paylaşım alanıdır. Sosyal medya, artık ‘Facebook, Twitter, İnstagram’ gibi birçok kulvarıyla tüm dünyanın kabullendiği ve etkisinden kurtulamadığı bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Televizyon, telefon gibi birçok kitle iletişim aracını sollayıp geçti ve yeni nesil arasında yüksek bir katılımla takip edilmektedir.
Sosyal medyanın insanlık, bilişim ve teknolojiye olan katkısıyla yadsınamaz. Güzel ve faydalı bir şey amaç dışında kullanılırsa yıkıcı, zararlı ve yozlaştırıcı hale gelebilir. Sosyal medya da böyledir. Bıçak, bir insanı kesmek ve ateş bir yeri yakmak için kullanılabiliyorsa sosyal medya da hay hay yoz ve çirkin amaçlarla kullanılabilir/kullanılmaktadır.
Sosyal medyada paylaşılan her şey doğru değildir ve iki taraflı bir madalyon gibidir. Sosyal medya; doğru yanlış, güzel çirkin, gerçek sahte, maksatlı maksatsız, lehte aleyhte, ahlaki gayri ahlaki birçok paylaşımın rahatlıkla yer aldığı ve çabucak yayıldığı bir platformdur. Kadının erkek, erkeğin kadın, kâfirin mümin, düşmanın dost, okumamışın okumuş gibi görünebildiği ve hesap açabildiği bir akıştır.
Sosyal medya için ilan edilmese de artniyetli kişilere, küresel güçlere ve şeytan tabiatlılara Algı oluşturmak, kutsallara hakaret etmek, kişileri tezyif eden paylaşımlar yapmak, linç etmek, dedikodu yapmak, iftira atmak, ideolojik etki oluşturmak, ilan edilen idollerle gençliği kanalize etmek; insanları, inançları, kültürü, dili, olayları ve grupları alay konusu yapmak, insafsızca eleştirmek gibi hizmet eden yönleri ve kullanıcıları vardır.
Sosyal medya sunağa sunulmuş kurbanlar gibi hemen her gün herhangi kategoride kendine yeni bir kurban bulabiliyor. Bu kurban bazen bir kutsal, bazen bir idareci, bazen bir âlim veya şeyh, bazen bir cemaat veya parti, bazen bir aile veya kişi, bazen de bir kavram olabilir. Sosyal medya sunağına sunulan bu kurbanlar acımasızca, empatiden yoksun, düşüncesizce alaya alınabiliyor, eleştirilebiliyor, hakarete uğrayabiliyor. Bu konularda en duyarlı ve dikkatli olması gereken ve tepkiyi en doğru, hikmetli ve etkili koyması gereken biz Müslümanlar dahi bu konuda sağlıklı ve sağduyulu değiliz. Yanlış anlaşılmasın, toptancı bir yaklaşım sergilemiyorum, sosyal medyayı kötüleyip eleştirmiyorum. Sadece insan, kul ve Müslüman olarak hayatımızın her anı, her davranışı ve her sözünden hesaba çekileceğimiz gibi sosyal medya kullanımı, paylaşımı, bulunmuşluğu ve katkısı yönüyle de hesaba çekileceğiz.
Ahlaki endişesi ve Allah’a hesap verme kaygısı olmayanların, kul hakkına girme korkusu taşımayanların bu arenada istediği gibi kılıç salladığını, ahkâm kestiğini, algılar oluşturduğunu, yalan dolanı doğru gibi yutturabildiğini; Bektaşi misali bir haberi, olayı, resim veya görüntüyü orasından burasından kırpıp gerçekmiş gibi paylaştığını rahatlıkla görebiliriz. Ama bir Müslüman, sosyal medya da olsa böyle davranamaz. Paylaşılan bir link, haber, söz veya görüntünün gerçeğine, paylaşılma amacına, zamanına ve şekline vakıf olmadan ‘bizden/güvenilir’ birileri paylaştı diye balıklama atlayıp paylaşamaz ve paylaşmamalıdır.
Sosyal medya bir gayya kuyusudur. Bu gayya kuyusunda boğulmamak ve selametle hareket etmek önemlidir. Bu alan sanal da olsa artık insan hayatının zorunlu bir parçası haline gelmiştir. Günümüz ihtiyaçları ve şartları bağlamında bu alandan uzaklaşmak veya bu alanla ilgilenmemek mümkün değildir. O halde, bu alanın bize yeni sorumluluk ve yükümlülükler getirdiğini bilerek hareket etmek lazımdır. Alanı doğru, etkili, hikmetli ve spekülatif olmadan kullanmak lazımdır.