Selahaddin Yıldırım

Ey Rabbimiz, bizleri nifak ehlinden eyleme!

19.02.2024 01:00:25 / Selahaddin Yıldırım

Aksa Tufanını son yüz yılın olayı olarak değerlendiren görüşlere bir şerh düşerek bunun tarihin en büyük zaferi olduğunu düşünüyorum. Tarihte iki taraf arasındaki maddi güç dengesinin bu kadar farklı olduğu ve buna rağmen zayıf tarafın zafer elde ettiği başka bir olay yoktur sanırım. Çanakkale zaferini gerçekleştiren askerler için şairin;

“Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi” söylediği bu mısralarından daha fazlasını hak ediyor bence Kassam tugayları ve Gazze ehli. Bütün dünya bu direnişi hayranlıkla izlemeye devam ediyor. Kim bilir Akif merhum bu direniş kahramanlarını görseydi neler yazacaktı neler… Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin, bu cehennemi saldırılara karşı yiğitçe savaşan, pes etmeyen ve dik duran bu halkı ve savaşçılarını görseydi “Ah keşke bunlar benim askerlerim olsaydı. Bunlarla hem Kudüs’ü bir kez daha alır, belki o Siyonist katilleri destekleyen haçlıları ta Roma’ya kadar kovalardım.” diyecekti.

   Olup biteni kendi pragmatist bakış açılarıyla değerlendiren nadan ve bedbahtlar ne yazık ki hep içimizden birileri… Bu korkak hainlere kalırsa Gazze en büyük zararı gören taraftır ve bunun sorumluları da direniş güçleridir. Bu sefih mantık bir avuç korkak Yahudi’yi başımıza bela eden mantıktır. Evet, kayıp sayılarına göre tarafların kâr ve zararını hesap etmek materyalistlerin ve kapitali mabut gören kapitalistlerin hesabıdır. Biz otuz bine yaklaşan can kaybını “Şehid” gördüğümüz için sayısal kayıplar ekseninde yapılan bütün bu hesaplamaların yanlış olduğuna inanıyoruz. Bu bizim dinimizin, kitabımızın ve peygamberimiz Aleyhisselam’ın bizlere tebliğ ettiği inancımızdır. “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz”. (Bakara,154)

De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz..” (Tevbe, 52)

Direniş savaşçıları bu ayet-i kerimedeki hakikati şöyle ifade ediyorlar “ Haza cihadun, imma nesrun ev istişhadun” (Bu cihaddır, ya şehadet ya zafer)

   Şu bizden sayılan heriflerin yaptıkları hesaplamalar ve meseleye bakışları tam bir nifak mantığıdır. Allah’ın kitabındaki bazı ayetleri kendi çarpık mantıklarının doğruluğuna delil getirmeye çabalıyor bu zavallılar. Bunlar ayetleri tahrif edip, bağlamından ayıran ve onları az bir dünyalık karşılığında satan bezirganlardır. Şehadet şerbetinin manevi değerini ve hazzını bilemeyenlerin şehitleri kayıp olarak görmeleri garip değildir elbette. Mazlumların yardımına koşacakları yerde direnişi suçlayanlar ile Asr-ı Saddet’teki nifak ehlinin yaptıkları, söyledikleri tıpa tıp aynı. “Ey iman edenler! Sizler, sefere çıkan veya savaşa giren kardeşleri hakkında -Allah sonunda bunu kalplerinde bir hasret acısı kılsın diye- “Onlar yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Hayat veren de öldüren de Allah’tır; Allah yaptıklarınızı görmektedir”. (Al-i İmran,156)

   Evet, Aksa Tufanında büyük zarara uğrayanları sırasıyla sayacak olursak, bunların ilki Siyonist yapıdır. Kurdurulduğu günden beri batılı haçlı ülkelerinden gördüğü destekle peş peşe güç elde eden bu yapı tarihinde ilk ve en büyük darbeyi yemiştir. Bütün bölgeye korku salan silahlı ordusu ve istihbaratı yüz üstü yere düşmüş ve rezil olmuştur. Elde tutulan bu heybeti kaybetmekten daha büyük bir yenilgi olabilir mi? Diğer taraftan bu hunhar ordunun işlediği savaş suçları ve katliamlar onun dünyadaki imajını hepten yok etmiştir. Bu ordu denilen eşkıya bozuntularının ne bir ahlâkı, ne de insani tarafının olmadığını bütün dünya görüyor. Vahşi, çapulcu ve pısırık... Kimse artık bu ordunun da, bu ülkenin de hiçbir şeyine inanmayacaktır bundan sonra. Bu zulmün, işlenen katliamların Siyonist yapının gerçek yüzünü ortaya koymuş olmasında bütün dünya insanları hemfikir hale gelmiştir.

  Teessüfle belirtelim ki, 135. günündeki bu vahşete seyirci kalan ve kendilerine Müslüman ülkelerin idareleri, yönetici ve hükümetleri denilenler, zararın en büyüğüne çarpılmış olanlardır. Belki kendileri seyirci kalarak kârlı çıktıklarını da zannediyor olabilirler ama öyle değil. Tarih onları ilelebet lanetle anacaktır. Ve bu pozisyondakilerin pek yakında ilâhi bir ceza ile Gazze’nin yaşadıklarından daha beteriyle cezalandırılacakları ihtimali uzak değildir.

Rabbim bizleri mazluma sırtını dönüp zalime el veren nifak ehlinden eylemesin. Amin.

 

 

 

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar