Ayasofya tekrar camiye çevrildiği için Allah’a bir kez daha hamd ediyoruz. Toplum da bu güzel adıma gereken önemi atfederek sahip çıktı. Bir heyecan oluştu. Eski duygular tekrar canlanır gibi oldu. Acaba! Diye içimizden geçmedi değil. Acaba, toplumda da, hükümette de bir silkiniş, yeniden bir canlanma olur mu, iktidar nimetlerinin tesirinden kurtulma, statüko ile uyumlu çalışabilme adına her gün yenisinden vazgeçtiğimiz o değerlerimize bir ric’at mümkün olabilecek mi diye düşünmedik değil doğrusu.
Elbette Ayasofya önemli bir olaydır. Çağ kapatıp çağ açan fetihlerin sembolüdür. Bu gün de en azından dönem kapatıp dönem açmasını ümit ediyoruz. Öyle olup olmamasını bundan sonra yapılacak olanlar belirleyecektir.
Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesinin altında yatan hakikatleri iyi hatırlamak gerekir. Laik, Kemalist ve batıcı zihniyetin icraatlarından önemli bir icraattır. Hilafetin kaldırılması, harf devrimi, tevhid-i tedrisat kanunu gibi köklü değişikliklerle ilkin İslam ile hesaplaşan, İslam’ı toplumsal hayatın tüm boyutlarından çıkarmayı hedefleyen bir zihniyetin bu memlekete çökmesinin sembollerinden bir tanesi de elbette Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesidir. Bugün camiye dönüştürülmesi, yüz yıldır yaşanan kâbusun bitmesi anlamına mı geliyor, yoksa şekilsel bir seremoni midir bunu zaman gösterecektir.
Yazıp çizen bazıları o kadar abartıyor ki Kemalizm pılını pırtını toplayıp bu memleketten gitti sanırsın. Kimisi de Ayasofya’ya gösterilen teveccühü iktidarın mutlak başarısı olarak lanse ediyor ve bununla iktidarın bütün başarısızlıklarını, değerler ve maneviyat noktasında harabeye dönen memleketin halini örtüp gizlemeye çalışıyor. “Dindar nesil projesi çöktü diyenlere inat, bakın halk fevç fevç Ayasofya’ya sahip çıktı” şeklinde zorlama bir yorumu ben aşırı iyimserliğin veya uç noktada olan hüsn-ü niyetli yaklaşımın kusurları örtmesi olarak değerlendiriyorum.
Halkın teveccühünü doğru okumak gerekir. Bunu halkın iktidara kayıtsız şartsız desteği olarak yorumlamak veya ülkede yanlış giden bir şeyin olmadığı şeklinde bir algıya dönüştürmek yanlıştır. Toplum, Ayasofya’nın cami yapılmasına sahip çıkmıştır. Bundan önce 31 Mart seçimlerinde ise halk, yapılan yanlışlara kırmızı kart vermiştir. Halk; ‘Yanlışlara devam etme, edersen seni oyun dışı bırakırım’ demiştir. Bugün bu icraata destek verilmesi aslında halkın hükümete ‘toparlanma’ çağrısıdır. Doğru şeyler yaparsan, beni her zaman arkanda bulursun. Ama yanlışta ısrar edersen benim desteğimi asla alamazsın demiştir.
Hükümet, mesajı doğru alır ve güzel icraatlar yapmaya devam ederse o zaman Ayasofya’nın cami olması çok anlamlı ve isabetli olur. Ancak sadece şekilden ibaret olur ve bir seçim yatırımı olarak kalırsa bunun adı “istismar” olur. Ayasofya Camii’nin açılması bir tek şartla anlamlı olur; Onu müzeye çeviren zihniyete bir reddiye anlamını taşımalı ve sonrasında yapılacak icraatlar da bunu desteklemelidir.
Evet, dindar nesil projesi çökmüştür. Kemalizm’in, Laikliğin, batıcılığın İslam ile hesaplaşma süreci şimdi çok daha çetin bir şekilde devam etmektedir. İstanbul sözleşmesi, 6284 sayılı kanun ve benzeri mevzuatlarla batının müflis ahlaki değerleri bizzat Ayasofya’yı camiye çeviren hükümet eliyle topluma dayatılmaktadır. Ekonomi politikasının temel misyonu faizi tüm kulvarlarda meşru hale getirmektir. Irkçılık ve adaletsizlik hala bu memleketin en temel sorunudur. 28 Şubat süreci ve FETÖ’nün oluşturduğu devlet hafızası, bizzat Ayasofya’ya sahip çıkan halka ayar vermeye devam etmektedir.
Hükümet, bugün bütün bu sorunlu uygulamaların icracısı durumundadır. Ben şahsen hükümetin Ayasofya’yı müzeye dönüştüren zihniyetle bugüne kadar ciddi bir sorun yaşadığı hususunda emin değilim. Evet, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi çok büyük bir olaydır. Ancak bu ne hükümetin ne de bizzat sistemin yanlışlarını ve de açıklarını örtmemelidir.