İnsanoğlunun temel mücadelelerinden, daha doğrusu kavga ve savaşlarından biri, “sahip olma/mülkiyet, üstünlük, iktidar” kavgasıdır. Bu kavga tarih boyunca hep var olmuştur ve bugün de bu kavga yaşanmaktadır dünya üzerinde.
Bu kavgayı insanoğlu kendi içinde vermekte ve kendi içinde yaşamaktadır. Bu kavga, dünya üzerinde birbirine yabancı milletlerden ve topluluklardan oluşan büyük insanlık aleminde yaşandığı gibi; hayret verici bir şekilde, yakın akrabalar arasında ve hatta aynı aile içinde de yaşanmaktadır.
Aynı anne babadan doğma kardeşler, birbirlerine üstün gelmek veya mirasları olan mala sahip olabilmek için kavga etmekte, biri diğerini (veya birbirlerini) öldürebilmektedir. İlk insan olan Hz. Adem ile Hz. Hava’nın çocukları Kabil ile Habil bunun en canlı örneği. Bu kavga, sadece Kabil ile Habil arasında yaşanmadı. Sorasında tarih boyunca yaşandı ve hala bugün kardeşler arasında yaşanmaktadır.
İnsanı öz kardeşine karşı zulme sürükleyen ve caniye dönüştüren insanoğlunun bu yönü, başka bir başlığın konusu. Ancak konumuzla alakalı olarak şunu söyleyebilirim: Kardeşler arasında da olsa insanın bir arada yaşadığı yerlerde bu yaşanıyor/yaşanmaktadır. Yoksa ilk aile olarak bütün dünya Hz. Adem ve çocuklarınındı. Yeryüzünde başka bir insan yoktu. Her biri bir kıta sahibi olabilirdi. Ama bir arada yaşam veya birinin diğerine ulaşabildiği yerde kardeş kardeşi, insan insanı öldürebiliyor veya ona zulmediyor.
Bugünkü dünya bütünüyle insanların bir arada yaşadığı ve birbirlerine çok rahat ulaştığı bir dünya. Bu sebeple dünyada hiç olmadığı kadar ölümler ve zulümler çok yaşanıyor.
Böyle bir dünyada güçlü olanlar ayakta kalabiliyor ve insanca yaşayabiliyor. Önceki yazımda da değindim: Güç, birlikten doğar. Birlik olanlar, güçlü olurlar. Birlik olamayan ve birlikte hareket edemeyenler tefrikaya düşerler. Tefrika ise, gücün kırılması, dağılmasıdır.
Tefrikaya düşenler, zillete düşmeye ve zilleti yaşamaya mahkumdur.
Çok sebepleri olsa da tefrikanın ortaya çıkışının en önemli sebebi, birleştiren ve bir arada tutan gücün olmayışıdır.
Güç, zorunlu da olsa bir arada tutar. Ancak bu güç adil olursa, o zaman birliktelik gönülden olur ve sağlam olur.
Güç, her ne kadar zorunlu birliktelik oluştursa da adaletin olmadığı yerde tefrika ve çekişme kaçınılmazdır. Tefrika ve çekişmeye düşen birliğini kaybeder, diğer milletlere ve devletlere boyun eğer, zillete düşer.
Özetleyecek olursak: Bugünkü Batı, gücünü birlikten alıyor; bugünkü İslam Alemi’nin zilleti de tefrikadan kaynaklanıyor.