Batı’da dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi de devletin toplumsal uygulamaları, topluma yaklaşım tarzıdır.
Devlet, toplumu potansiyel suçlu görmüyor ve uygulamaları ile toplumu bu psikolojiye sokmuyor. Devlet, toplumu peşinen itham eden, mahkum eden, suçluluk pozisyonuna sokan uygulamalardan kaçınıyor.
Bunun aksine, toplumuna güvendiğini hissettiriyor. Bunun en bariz uygulamasını ve örneğini toplu taşıma hizmeti üzerinden görürsünüz. Yolcular, turnikelerden geçirilmiyor veya sadece aracın ön kapısından (bilet okutularak) alınmıyor. Tramvay, metro ve otobüslerin bütün kapıları açılıyor. İsteyen istediği kapıdan serbestçe biniyor. Araç içine bindikten sonra, tek seferlik veya gündelik bilet kullananlar, araç içinde her kapının yakınına konulan makinelere biletlerini okutuyorlar.
Bu uygulamanın içerdiği anlamı düşündüm. Bu uygulama, taşımada hız ve rahatlığı sağladığı gibi, topluma güven aşılıyor. Devlet, ben ‘size güveniyorum’ mesajı veriyor. Turnikelerden geçirilerek veya şoför kontrolünde sadece ön kapıdan yapılan yolcu alımı uygulaması, aslında bütün toplumu zan altında bırakan, ‘size güvenmiyorum’ uygulamasıdır.
Batı’da bu anlamda, bütün toplum zan altında bırakılmıyor, toplumda güvensizlik psikolojisi oluşturulmuyor. Ama uygulama, istismara açık bir şekilde tamamen serbest de bırakılmıyor. Çok nadir de olsa şehir içi toplu taşıma araçlarına aniden binen kondüktörler, biletsiz binenlere ceza uygulayarak istismarın önünü alıyor.
Devlet, toplumda yanlış yapacak kimselerden dolayı bütün toplumun özgürlüğünü ve temel haklarını kısıtlama yoluna gitmiyor. Topluma özgürlüğünü ve temel haklarını tanıyor ve yaşatıyor ancak bu özgürlük ve temel hakları istismar edenleri ve kötüye kullananları da ayrıca tespit edip, onlar hakkında gerekli işlemi yapıyor.
Özgürlük ve temel haklarını kısıtlama suretiyle bütün toplumu cezalandırmıyor, sadece suç işleyeni cezalandırma yoluna gidiyor. Bizde ise, toplum içinde bazı kimselerin istismar ve suç işleme ihtimalinden yola çıkılarak geliştirilen genel toplumsal kısıtlamalar ve yasaklamalar ile, bütün bir toplum cezalandırılıyor.
Batı’da devletin, toplumuna güven duyduğunu gösteren ve hissettiren uygulamalarının, toplum içinde de yansımalarını görüyorsunuz. Toplum da kendi içinde bu güven duygusunun farklı uygulamalarını sergiliyor ve yaşatıyor.
Şehirler arası yaptığımız yolculuklarda zaman zaman yol arkadaşlarımın bana ilginç şeyler gösterdikleri oldu. Yol kenarlarına konulmuş poşetler ve fileler içinde bahçe ve hayvan ürünleri bulunuyordu. Gün boyunca başlarında hiç kimsenin beklemediği (fiyatları yazılı) bu ürünlerden, yoldan geçenler istedikleri kadar alıyor ve ücretlerini, para için oraya konulan nesnenin içine bırakıp gidiyorlar.
Bu tür gözlemlerimle bir kez daha anladım ki; toplumu ve toplumsal hayatı şekillendiren devlettir. Devlet iyi olursa, toplum da iyi olur ve toplumda iyilik yaşanır.